29 Aralık 2009 Salı
Arınç'a suikast için kurulmadılar!
27 Aralık 2009 Pazar
Büyük katliamın ve direnişin yıldönümü
24 Aralık 2009 Perşembe
Maraş Katliamı 31. yılında...
17 Aralık 2009 Perşembe
Alexis Grigoropoulos
FHKC gücünü gösterdi
12 Aralık 2009 Cumartesi
Mahkeme "rahat" karar verdi
5 Aralık 2009 Cumartesi
TRT'nin balığı aslında evrimi destekliyor
1 Aralık 2009 Salı
Son Padişah Aziz Yıldırım
30 Kasım 2009 Pazartesi
Gerilla liderliğinden devlet başkanlığına
25 Kasım 2009 Çarşamba
Çağdaş Hukukçular Derneği: Alaattin Karadağ’ın öldürülmesi münferit bir olay değildir!
24 Kasım 2009 Salı
'Yeni Osmanlıcılık'a araştırma desteği
13 Kasım 2009 Cuma
Korku toplumuna doğru
6 Kasım 2009 Cuma
1917 Ekim Devrimi
6 KASIM YÖK PROTESTOSU
3 Kasım 2009 Salı
Bandista Popüler Propaganda Komiserliğinden Bildirilmektedir
1 Kasım 2009 Pazar
Nâzım’a sataşmadan duramıyorlar!
29 Ekim 2009 Perşembe
Güler Zere'yi öldürüyorlar
26 Ekim 2009 Pazartesi
Osmanlı fırsatçıları sahnede
25 Ekim 2009 Pazar
Olivera Rovere müebbet hapis aldı, bizim Rovere resim yapmaya devam ediyor !
Bizim Rovere resim yapmaya, ölüm korkusu içine düşünce ise GATA da yatmaya devam ediyor.
20 Ekim 2009 Salı
AB haritasında Edirne ve Kırklareli "eyalet"
11 Ekim 2009 Pazar
Küba Başarıyor, Sosyalizm Başarır
Kişi başına düşen ulusal geliri yaklaşık 7.000 dolar olan Küba, İnsani Gelişmişlik Endeksi sıralamasında ulusal geliri kendisinden 3-4 kat daha fazla olan ülkelerin bile önünde yer alıyor. Üstelik Küba bu başarıyı yıllardır süren acımasız ABD ablukasına rağmen gerçekleştiriyor. Çünkü insani gelişme matematiksel bir yalandan başka bir şey olmayan kişi başına ulusal gelir düzeyini değil eğitim ve sağlığa ilişkin daha gerçekçi başka refah göstergelerini de içeriyor.
Ülkemiz Türkiye de maalesef yüksek ulusal gelirine rağmen insani gelişmişlik açısından ancak 79. sırada yer alabiliyor. Kişi başına Küba’nın iki katı ulusal gelir ve Küba’nın 16 katı daha büyük bir ekonomiye sahip olmamıza karşın insani gelişmişlikte Küba’nın yanına bile yaklaşamıyoruz. Küba tüm olanaksızlıklara rağmen başarıyor, biz dünyanın en şanslı coğrafyalarından birinde olduğumuz halde başaramıyoruz.
Bunun tek sebebi var : Küba sosyalizmin açtığı aydınlık yolda yürürken bizim kaynaklarımız ve emeğimiz kapitalistlerin kar hırsını tatmin etmek için yok olup gidiyor.
Doğal afetlere, politik baskılara ve ablukaya boyun eğmeden yoluna devam eden Küba’yı selamlıyor, Türkiye’nin de başarabileceği inancıyla tüm dostlarımızı mücadeleye çağırıyoruz.
8 Ekim 2009 Perşembe
Vatan Gazetesi ve İki Mutlu
Bir çok insanımız gibi bende, bir gazeteci içinde yaşadığı ülkeye ve o ülkenin insanlarına “gazeteci” gibi yaklaşmalı diye düşünüyorum. Yani, mümkün olduğunca serinkanlı ve objektif.
Mutlu Tönbekici ve 6 Ekim'i okumak için tıkla 1 tıkla 2
Mustafa Mutlu ve 6 Ekim'i okumak için tıkla 1 tıkla 2
Bu ülke iki kutuplu. Ya 6 Ekimde 1 Mayıs alanında ayakta duran kısımdan olacaksın ve onları anlamaya çalışacaksın. Ya da gaz bombası, cop, panzer, kask, kalkan kullananın hizmet ettiği kapitalist katillere yalanacaksın. Haydi saldır ülkem milliyetçisi IMF için bir de sen vur solcuya, muhalife. Oysa IMF ve ABD politikaları senin annenide öpüyor ama sen görmemek için köleliğe devam ediyorsun.
Mutlu olacaksın bu ülkede. Bir protestoya tv den bile baksan mutlu olacaksın. Seçeceksin. Mutlulardan Tönbekici misin? Mustafa mı? Daha fazlası dersen:
6 Ekim 2009 Salı
Teşekkürler RTE, dünya duydu sesimizi sayende !
5 Ekim 2009 Pazartesi
Ayakkabı (Bis) !
29 Eylül 2009 Salı
Ölümü gösterip sıtmaya; 55'i gösterip 44 liraya razı etmeyin!
Talep ediyoruz.
28 Eylül 2009 Pazartesi
Diyarbakırspor'un Maruz Kaldığı Muamele Ceza Gerektirir
İnsanlık kasırgalardan daha güçlüdür
Geçen yıl Gustav ve Ike kasırgaları nedeniyle yaşanan felaketin yaralarını saran Küba’ya dün İstanbul’dan yardım eli uzandı. Bostancı Kültür Merkezi’nde düzenlenen gecede yaklaşık 3 bin kişi Küba’yla dayanışmanın heyecanını yaşadı. Jose Marti Küba Dostluk Derneği’nin (JMKDD) düzenlediği gecede Şevval Sam, Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu ve Gündoğarken şarkılarıyla Küba halkına destek verdiler.
25 Eylül 2009 Cuma
İşte emperyalizmin Balkan başarısı
Davutoğlu burada yaptığı konuşmada Balkan tarihinin bir başarı öyküsü olduğunu savundu ve Balkanlaşma kelimesinin "parçalanma, bölünme" gibi olumsuz anlamda değil, kültürel ve etnik farklılıkların zenginliği ve uyumu temelinde olumlu anlamda değerlendirilmesi gerektiğinden bahsetti.
Davutoğlu, çizdiği başarılı Balkan tablosuna örnek vermek için de 16. yüzyıla dek geri giderek, o zamanlar Balkan kentlerinin Batı Avrupa kentlerinden daha fazla refah içinde olduğunu ileri sürdü.
Davutoğlu'nun bu iddiayı hangi bilimsel ölçütlere dayandırdığı bilinmiyor. Ancak 20. yüzyıla dek Avrupa coğrafyasında hep en yüksek köylü nüfusa sahip olmuş Balkanlar’ı, Batı Avrupa ile kentlerin refah seviyesi üzerinden karşılaştırmak “ilginç” bir değerlendirme olarak nitelenebilir.
Balkanlar’dan başarı öyküsü çıkarmak için 16. yüzyıla geri gitmek ise daha “ilginç” bir tercih olarak değerlendirilebilir. Çünkü, yakın geçmişe bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından sosyalizmin egemen olduğu kısa dönem hariç Balkanlar denince herkesin aklına savaş, bölünme, parçalanma geliyor. Bu da ancak “emperyalizmin başarısı” olarak adlandırılabilir.
Davutoğlu'nun konuşmasında eksik bıraktığı “Balkanlar'da emperyalizmin başarı öyküsü”nü biz tamamlayalım:
Öykü 19. yüzyılda başlıyor. Avrupa'da o yüzyılda “güç dengesi” adı verilen durum, zamanın emperyalist ülkeleri İngiltere, Fransa ve Rusya'nın bir aktörü diğerine karşı desteklemesidir ve bu oyun en karmaşık şekilde Balkanlar'da oynanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılma mücadelesinde, geleceğin müstakbel devletleri önce ayrılmak konusunda desteklenmiş, sonra birbirlerine karşı “dengelenmişlerdir”. Emperyalizmin satranç tahtasına dönen bölgede, Sırplar Makedonlar'la, Makedonlar Bulgarlar'la, Bulgarlar Yunanlar'la, Yunanlar Arnavutlar'la, Arnavutlar Sırplar'la, Sırplar Türkler'le savaşıp durmuştur... Öykünün en bilinen kısmı, birbirleriyle savaşmaya ara veren Balkan Devletleri'nin topluca Osmanlı ile savaşmaları ve ardından yine kendi aralarında savaşmalarının hikayesi olan Balkan Savaşları'dır.
Balkan halkları İkinci Dünya Savaşı'na kadar olan yılları, emperyalizmin neden olduğu en büyük savaşlardan biri olan Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı geçtiği noktalardan birinde bulunmalarından dolayı, yaralarını sarmakla geçirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerin ve İtalyanların Balkan ülkelerindeki işgali Birinci Dünya Savaşı'nın öykülerinden de üzüntü vericidir.
Balkanlar’da birlik ve refah dönemi İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bölgenin neredeyse tümünün sosyalizmin etkisi altına girmesi ile yaşanmıştır. Ancak bu Davutoğlu'nun öyküsünde yer almaması gereken bir gerçektir.
Öykü Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkelerinin çözülmesi ile devam eder. Savaş Balkanlar'a geri dönmüştür. Parçalanma ve bölünme bu kez en zengin etnik ve dini kompozisyona sahip Yugoslavya'da gerçekleşmiştir. Aslında öykü yine bilinen öyküdür: ABD ve Almanya tarafından silahlandırılan gruplar, Hırvatlar'la savaşan Sırplar, Sırplar'la savaşan Müslümanlar ve halkların üzerine düşen NATO bombaları. Sonuç yüz binlerce insanın ölmesi, kentlerin yerle bir edilmesidir. Yugoslavya bugün yedi parçaya ayrılmıştır ve halen savaş ve ayrılma potansiyelini korumaktadır.
22 Eylül 2009 Salı
55Lira.com
Tek derdimiz, tek amacımız Fenerbahçe tribünlerinin halktan koparılmasının önüne geçebilmektir.
Protestomuzun toplumun büyük bir kesimine ulaşabilmesi, ve hatta Fenerbahçe yönetiminin sesimizi duyabilmesi için vereceğiniz desteğin önemi çok büyük olacaktır.
MSN, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar üzerindeki arkadaşlarınıza sitemizden bahsederek; blogunuzda sitemizi duyurarak, üye olduğunuz topluluk forumlarında sitemize yer vererek bize destek olabilirsiniz.
Blogunuzda ya da sitenizde yazmış olduğunuz yazıları lütfen bizimle paylaşınız. Destek veren siteler, bu sayfa altında listelenecektir.
55lira.com için banner görselleri tasarlayarak bize yardımcı olabilirsiniz. Tasarladığınız görsellerinizi lütfen bizimle paylaşın.
Farklı destek yöntemleri için lütfen İletişim sayfamızı kullanın.
Biz Fenerbahçeliyiz! Bizden çok adam çıkar!
21 Eylül 2009 Pazartesi
Sen İstanbul'sun Büyük Düşün ! Bunlar az bile sana!
Yüz binler "Sınır Tanımayan Barış" için meydanlarda
Konsere önayak olan isim, popüler Latin müziğinin en önemli isimlerinden birisi kabul edilen Kolombiyalı şarkıcı Juan Esteban, ya da bilinen adıyla Juanes’ti. Konserde ilk dinletiyi veren Porto Rikolu sanatçı Olga Tañon, “Tarih yapıyoruz. Tüm sanatçılar, hepimiz bir barış mesajı gönderiyoruz, dünyanın her yanında bize destek verenleri kardeşçe kucaklıyoruz ve bu 20 Eylül’de sınırları tanımayan bir barış için şarkı söyleyeceğimizi göstereceğiz” dedi.
Konserin en çok yankı bulan ismi olan, batı yarımkürenin en tanınmış karşıcılarından Juanes, Küba’da konser vereceği kararını açıklamasından bu yana özellikle ABD’de büyük tepki görüyordu. ABD’deki Kübalı karşı devrimci gruplar, Juanes’e karşı eylemler düzenlemiş, cd’lerini topluca parçalamışlardı.
Juanes, konserde “Küba’ya sevgi için geldik. Bu akşam burada sizlerle olabilmek için korkumuzu yendik, sizin de galip geleceğinizi umuyoruz. Korkuyu yenelim ve önemli olanın nefreti sevgiye dönüştürmek olduğunu anlayabilelim” diye konuştu. Juanes, konserin ABD-Küba ilişkilerini de olumlu etkilemesini ümit ettiğini söyledi.
Gündüz saat ikide, tropik adanın yakıcı güneşi altında başlayan ve beş saat süren konserde beyazlar giyinmiş beş yüz binin üzerinde insan, barış için söylenen ezgilere eşlik edip dans ettiler.