1 Kasım 2009 Pazar

Nâzım’a sataşmadan duramıyorlar!


Bu defa da mezarcılığa soyundular!

Yine Nâzım’ı doladılar dillerine… Ne kuyruk acısıymış bu!



Dönüp dolaşıp Nâzım’a sataşmaktan alıkoyamıyorlar kendilerini.

Bu defa gerekçe “mezar”… Sataşan, malum Vakit çevresi… Nâzım’ın mezarının Türkiye’ye getirilmemesine çok dertlenmişler ki, yine bu konuyu kurcalamışlar, Nâzım’ın oğlundan beyanat almışlar. Oğlu demişmiş ki, “Ruble için Rusya'ya kaçmış, para karşılığında şiir yazmış, beni ve annemi yüzüstü bırakmış bir adam için kılımı bile kıpırdatmam”.

Mezar soyguncuları iş başında.

Ölümü kutsadıkları için, yaşamdan değil ölümden beslendikleri için olsa gerek, mezarında da rahat bırakmıyorlar Nâzım’ı.

Nedeni belli:

Nâzım bunların ipliklerini öyle bir pazara çıkartmıştı ki, bunların Şarkçılık övgülerini, cehaleti kutsamalarını, bağnazlıklarını suratlarına öyle bir çarpmıştı ki; o çakal suratlarını arkasına gizledikleri peçeyi öyle bir çekip almıştı ki, cascavlak kalakalmışlardı ortalıkta, olanca çirkinlikleri ve karanlıklarıyla; kinlerini kusa kusa bitiremediler. Bitiremezler.





Kendilerini satmaya alışmışlar, Nâzım’ı da öyle belletmeye uğraşıyorlar.

Oysa dünyalar farklı ve dünyalar kavgalı:

Nâzım eşitlikten yana, diğer taraf ‘beş parmağın beşi bir olur mu hiç’ diyor…

Nâzım özgürlükten yana, diğer taraf kulluktan…

Nâzım bağımsızlıkçı, yurtsever, diğer taraf işbirlikçi, yurt haini…

Nâzım akıldan yana, diğer taraf akıl fenerini söndürmekten…

Nâzım yürekten, sevgiden, onurdan yana, diğer taraf sevgisiz, onursuz, yüreksiz…

Nâzım’a kinleri bundan, mezarcılıkları bundan.

Nâzım’ı bir kere daha gömmeye bu kadar heves etmeleri bundan.

Biliyorlar ki, Nâzım şiirleriyle, onurlu mücadelesiyle, bugün bu gericilerin, işbirlikçilerin çirkinliklerini ve karanlıklarını yüzlerine vurmaya devam ediyor hala.

Biliyorlar ki, Nâzım kalesini düşürmeden rahat yüzü göremeyecekler. Biliyorlar ki, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ışığını karartmak için, aydınlığın kaynaklarını kurutmalılar.

Gericiler iflah olmaz, karartmaya ahdetmişler, bunu biliyoruz. Bu beyhude çabada ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Biz bunları boşa çıkarmasını biliriz.

Ama babasına kininden dolayı bu gerici takımına alet olmaktan bıkmayan, bir yürek sızısı varsa bile onu olgunca taşımak yerine ha babam konuşan oğluna babasının bir şiirini hatırlatalım, Tahir ile Zühre meselesi şiirini. “Bütün iş yürekte” demişti Nâzım ve eklemişti:

“Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?”

Oğlunun açıklamaları yüzünden Nâzım ne kaybeder Nâzımlığından? Ama oğlu böyle gündeme gelmeye çalıştıkça “babasının hayırsız oğlu” olmaktan öteye gidemeyecek.

Nâzım’sa memleketinde ve dünyanın dört bir yanında, dostlarıyla, yoldaşlarıyla bir arada, sevmeye, eşitlik, özgürlük, kardeşlik mücadelesinde yaşamaya, büyümeye devam ediyor…

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder