6 Kasım 2009 Cuma

1917 Ekim Devrimi

Lenin, "tarihin en büyük buluşu yapılmış, proleter tip bir devlet yaratılmıştır." diyor Ekim devrimi ertesinde.



Ekim devrimi:
"İlk kez burjuva olmayan bir devlet keşfedildi"

Burjuvalara göre onlar; "baldırı çıplak"tılar. Yönetmeyi ne bilirdi onlar, Yönetmek burjuvaların işiydi. Onlar burjuvazinin için çalışıp, burjuvalar için üretmeliydiler.

7 Kasım (eski takvime göre 24 Ekim) 1917'de bunun böyle olmadığına tanık oldu tüm dünya. Üreten ve yaratan baldırı çıplaklar devrimle iktidarı alaşağı edip "biz yöneteceğiz" diyerek burjuvaların, kulakların saltanatına son verdiler.

Öyle ya baktığında şu yeryüzünde sonradan yapılan neyi görüyorsan, o emekçi ellerin ürünü değil miydi? Kim yapıyor devasa yapıları, yolları, köprüleri, sarayları?... Kim çalışıyor tarlada, kim sürüyor toprağı? Makineleri kim yapıyor? Kim dokuyor o kumaşları. Madenleri kim çıkartıyor yüzlerce metre yerin altından?

Üreten ve yaratan onlardır! Neden yönetemesinlerdi.

Ekim devrimi bu soruların ve daha yüzlerce sorunun tek bilimsel cevabıdır.

***
Lenin, "tarihin en büyük buluşu yapılmış, proleter tip bir devlet yaratılmıştır." diyor Ekim devrimi ertesinde. Ve bu buluşu şöyle anlatıyor; "Yeryüzünde hiçbir güç Sovyet devletinin yaratılmış olduğu gerçeğini yok edemez. Bu tarihsel bir zaferdir. Yüzlerce yıldır devletler burjuva modele göre yaratıldı ve ilk kez burjuva olmayan bir devlet keşfedildi. Yönetim aygıtımız bozuk olabilir; ama icat edilen ilk buharlı makinenin de bozuk olduğu söyleniyor. Hatta hiç kimse bu buharlı makinenin çalışıp çalışmadığını bilmiyor; ama önemli olan bu değil; önemli olan buharlı makinenin bulunmuş olmasıdır. İlk buharlı makinenin hiçbir işe yaramadığını varsaysak bile, somut gerçek, bugün artık buharlı makinelere sahip olduğumuz gerçeğidir. Yönetim aygıtımız çok bozuk olsa bile, onun yaratılmış olduğu gerçeği değişmez..." (Lenin)




Bir ilkti, Ekim devrimi. Burjuvalar gibi, yüzyılların yönetim tecrübesi yoktu halkın. Ama Bolşevik partileri vardı. Bolşevik patinin öncülüğünde iktidarı almışlar, yönetmeyi de öğreneceklerdi.
Yönetmek, örgütlenmek demekti. Ve devrimin sayısız sorunları vardı. Hepsinin üstesinden bir bir gelmeliydiler. Çünkü dünya halklarının umuduydu onlar. Halkların kalbi orada atıyordu. Ve elbette ki devrimin düşmanları vardı. İktidarı kendiliğinden teslim etmemişlerdi Sovyetlere. İktidarına son verilen sadece Rus burjuvazisi ve egemenleri de değildi. Bütün dünya burjuvalarının iktidarıydı yıkılan. ‘Baldırı çıplaklar yönetmesini bilmez' diye Sovyetlerin kendiliğinden yıkılmasını beklemediler,. Saldırdılar. Eski çarlık rejiminin kalıntılırdan burjuvalara, kulaklarından kendini sol-sosyalist olarak tanımlayan revizyonist, reformist, oportünist kesimlere kadar devrimin tüm düşmanları hepsi bir yerden saldırdı. Emperyalistler de gerek iç savaşı destekleyip kışkırtarak, gerekse doğrudan saldırarak Sovyet iktidarını yıkmak için ellerinden geleni yaptılar.

Fakat başaramadılar. Sovyetler tüm tecrübesizliğine rağmen emperyalist ülkeler başta olmak üzere devrimin düşmanlarına karşı savaştı. Ekim devriminden hemen sonra başlayan ve dört yıl süren iç savaşta burjuvaziye karşı ikinci büyük zaferlerini kazandılar. İktidarlarına sahip çıktılar. Örgütlü halkın gücünü gösterdiler.

Makine icat edilmişti ve makine çalışıyordu artık.

Sosyalizm, kapitalizmin o güne kadar çözümsüz gösterdiği, başka türlü olamayacağının teorisini yaptığı bir çok sorunun aslında çözülebilir olduğunu gösterdi.

Sovyetler, devrimden hemen sonra düşmanlarıyla savaşırken bir taraftan da eski düzenin yarattığı sorunların çözümüne girişti. Hiçbir sistem sosyalizm dünyasında olduğu kadar temel sorunları kalıcı, hızlı, köklü ve güvenilir bir biçimde çözüme kavuşturamazdı. Emperyalist kapitalist sistemin büyüttüğü cehaleti, işsizliği, açlığı, sefaleti, sınıfsal ayrıcalıkları, ulusal baskıyı Rusya gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış ve çok farklı milliyetlerin yaşadığı bir ülkede, daha devrimin ilk yıllarında büyük oranda ortadan kaldırmayı başarmıştır.

Kapitalizmin, 200 yıllık geçmişine rağmen çözmediği, daha doğrusu yapısı gereği çözemediği sorunlar, sosyalizmle birlikte çözüme kavuşuyordu.

Lenin, emperyalistlerin halklar için cehenneme dönüştürdükleri dünyadan Bolşevik devrimden başka kurtuluşun olmadığını söylüyor ve ekliyor: "Bu ilk zafer, nihai zafer değil henüz. Ekim devrimimiz bu zaferi emsalsiz cefalar ve güçlükler, işitilmemiş acılar içinde ve kendi payımıza büyük başarısızlıklar ve hatalarla gerçekleştirdik. Fakat olgu şudur ki: yüzlerce, binlerce yıldır ... kölelerin, bütün köle sahiplerine karşı bir devrimle "cevap vermek" için verilen söz tamı tamına yerine getirildi ve tüm güçlüklere rağmen yerine getirilecek.

Biz başlangıç yaptık. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna kadar vardırırlar, bunun önemi yok. Önemli olan, buzun kırılmış, yolun açılmış ve gösterilmiş olmasıdır. "

Lenin'in "çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır" tespiti somut olarak hayat buluyor.

Buz kırılmıştı Lenin'in deyimiyle. Devrim düşmanlarının tüm saldırılarına rağmen proletaryanın iktidarı ayaktaydı. Umut çok daha somut, çok daha güçlüydü artık dünya proletaryası için. Dünyanın dört bir yanında yaşayan halkları etkiledi devrim. Halkların mücadelesi hızla yayıldı. Emperyalizmin birçok sömürgesinde ulusal sosyal kurtuluş mücadeleleri gelişti.

Halkların mücadelesiyle birlikte tekellerin krizi de büyüdü. 1930'lu yıllarda Almanya'da, İtalya'da, İspanya'da faşizm iktidara geldi. İşçi sınıfının mücadelesi faşist diktatörlüklerle bastırılmaya çalışıldı. 1939'da emperyalistler yeni bir paylaşım savaşına giriştiler. Faşizmi işbaşına getiren emperyalistler için asıl hedef tüm dünya proletaryasına "kötü örnek" olan Sovyetler Birliği'ydi. Faşizmin Sovyetler'i yoketme hedefini, öteki emperyalistlerde destekliyordu elbette..

Sovyet halkı dünyada eşine rastlanmayacak bir fedakarlık ve kahramanlık örneği göstererek sosyalizme sahip çıktı. İkinci paylaşım savaşında emperyalizm karşısında ikinci büyük zaferlerini kazandılar. Ezilen halklar, 2. emperyalist paylaşım savaşından sonra gelişen ulusal ve sosyal kurtuluş mücadeleleri sonucunda Doğu Avrupa, Vietnam, Çin, Kore, Küba, Yemen, Angola, Mozambik, Gine-Bissau, Laos, Kamboçya, Zimbabve zaferleriyle dünyanın üçte birinde egemen oldular.

Lenin elbette "çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır" derken kahinlik yapmıyordu ama bir kehanette bulunduğu kesindi. Lenin'in tespitinin bilimsel temelleri vardı. Ve 20. yüzyıl Lenin'in tespitleri doğrultusunda gelişti.

Sosyalizmin sorunlarının çözümü sosyalizmdedir

Başta Sovyetler birliği olmak üzere halk iktidarlarının olduğu ülkelerde sistemin karşı karşıya kaldığı sorunlara sosyalizmin içinde çözüm arayacakları yerde çareyi sosyalizmden uzaklaşmakta aradılar. Emperyalist sistemle sürekli bir savaş içinde olması gerekirken, Lenin'in "barış içinde bir arada yaşama" tezini revizyonist bir yorumla, emperyalizmle uzlaşmaya dönüştürdüler. Halktan kopmuş, bürokratlaşmış reformist, revizyonist yöneticiler sosyalizmden adım adım uzaklaştılar. ‘90'lı yıllara gelindiğinde Sovyetler Birliği devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un öncülüğünde Ekim devrimine, devrimin kazanımları ve tüm dünya emekçilerine en büyük ihaneti yaptılar.

Emperyalistler 1917 Ekim devriminden sonra ilk kez sosyalizm karşısında zafer kazandığını ilan etti. Burjuva ideologlara göre "tarihin sonu" gelmişti. Burjuvaziden etkilenen küçük-burjuva milliyetçi hareketler ve düzeniçileşen sola göre de artık devrimler dönemi kapanmış, proletaryanın tarihsel rolü bitmişti. Yeni Ekimler artık olamazdı. Öcalan İmralı savunmasında faşizmle sosyalizmi aynı kefeye koyarak şöyle "eleştiriyor"du: "Günümüz demokrasileri... 20'inci yüzyılda... faşizmin total amansız diktatörlüğüyle, zıt yöndeki reel-sosyalizmin, totaliter rejimlerine karşı direnerek, yüzyılın sonunda kesin zaferini ilan etmiştir." Öcalan'ın zaferini ilan ettiği emperyalizmin "demokrasisi"ydi. Reformist cephede, tarihin sonunu ilan eden burjuva teorilere paralel olarak "devrimsel gelişme" döneminin kapandığı, "evrimsel gelişmenin" esas olduğu söyleniyordu.

Oysa, sosyalist ülkelerde, revizyonizmin çöküşü, devrimlerin sonunu değil, tarihsel olarak devrimlerin daha güçlü bir şekilde devamını zorunlu kılıyordu.

Devrimler çağı kapanmış mıdır?

Emperyalizm yeryüzünden silinmeden devrimler çağı da kapanmayacaktır. Çünkü emperyalizmin neden olduğu topulumdaki uzlaşmaz çelişkiler emperyalizm durduğu sürece olacaktır. Bu çelişkilerin çözümü ise sosyalist devrimler dışında mümkün değildir.

Sosyalist sistemin yıkıldığı ‘90'lardan bugüne geçen süreç bunun, devrimler çağının kapanmadığının kanıtıdır. ‘90'lardan beri dünyaya tek başına hakim olan emperyalizmdir. Fakat emperyalizm dünya halklarına açlık, yoksulluk ve katliamlardan başka bir şey sağlamadı. Hiçbir halka özgürlüğünü getirmedi. Sosyalist iktidarlar varken birçok milliyetten halklar bir arada yaşarlarken, sosyalist sistemin yıkılmasıyla birlikte birbirini boğazlamaya başladılar. Sosyalizmin yıkıldığı ülkelerde halklar hızla yoksullaştı. Geçmişte çözülmüş olan eğitim, sağlık, barınma gibi en temel ihtiyaçları tekrar sorun olmaya başladı. Halkları bu hale getiren kapitalizmdir. Halkların nihai kurtuluşunu sağlayacak olan da sosyalizmdir.

Sosyalizme ise yine Ekim devriminin bize gösterdiği yoldan gidilecektir. O yol ihtilalin, devrimin yoludur.
*
Emperyalizm yeryüzünden silinmeden devrimler çağı da kapanmayacaktır. Çünkü emperyalizmin neden olduğu topulumdaki uzlaşmaz çelişkiler emperyalizm durduğu sürece olacaktır. Bu çelişkilerin çözümü ise sosyalist devrimler dışında mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder