6 Aralık 2011 Salı

Hoşçakalın

Evlendikten sonra blogu çok ihmal ettim. Yakında bebiş geliyor. 
Anlayacağınız daha uzak kalacağım sanal dünyadaki gerçeklikten.
Belki başka bir zaman başka bir yerde yeniden karşılaşırız. Hoşçakalın.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Bartolomeo Vanzetti & Nicola Sacco

SELAM SİZE NİCOLA VE BART, 
ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANLAR
HER GÜN DOĞANLA GÜNEŞLE BİZ 
SİZLE YOLA DÜŞERİZ



Bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşıma
ona buna dert anlatacağım diye köşe başlarında
harcar giderdim ömrümü,
silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu.
Ama şimdi öyle mi ya!
Bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.
Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız,
insanlık için, adalet için, hürlük için
es kaza gördüğümüz bu hizmeti
bir kere değil, on kere yaşasak yapamazdık.
Dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanında
hiç kalır yanında idamımız -bir kunduracıyla bir işportacı parçasının idamı
Yaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya!
O bizim işte, o bizim zaferimiz.

Bartolomeo Vanzetti, 21 Ağustos 1927

7 Ağustos 2011 Pazar

Şort Giydiği İçin Genç Bir Kadına Şiddet İddiası ve Sonrası

Bu yazı Koskorcuk'dan alınmıştır.

Genç Bir Kadına Şiddet ve Sonrası

N.İ. kendisi anlatıyor 

N.İ anlatıyor 
Tarih: 28 Temmuz 2011 Günü 21:40
Şehir : İstanbul / 42 M Bahçeköy – 4Levent  Hattı üzerindeki Orman Bölge Müdürlüğü Önü
Mekan : 42M Hatlı Otobüs
Olay : Şort giydiği gerekçesiyle 19 Yaşında genç voleybolcunun yumruk yemesi, dudağının patlaması. Sözlü saldırıya uğraması…
Fail : Yolcular arasında bulunan bir erkek (!)
Sonuç : Voleybolcu kardeşimiz polisin yönlendirmesi ile önce Şişli adli tıp merkezine gidip rapor almak istiyor. Ancak “bıçaklanma değil, kırık bile yok rapor veremeyiz” cevabı alıyor. Dudağının patlamış olmasına karşın şikayet başvurusunda işine yaramayacak “darp yok” şeklinde bir rapor düzenlenip veriliyor. Ayazağa’da bulunan polis merkezine gidip şikayetçi oluyor: “Şort giydiğim için ahlaki değerleri ayaklar altına aldığımı iddaa eden bir erkek (!) bana otobüste yumruk attı” diyor. Nerede, nasıl ve saat kaçta olduğunu anlatıyor.
Polisin cevabı : Maalesef akşam olduğu için böyle geç saatlerde ve karanlık ortamda mobese göremez, hem zaten orada kamera yoktur, oluyor!
N.İ Şikayetinde ısrarcı olunca “peki biz dilekçenizi yollarız ama görüntü olmadan hiç bir sonuç çıkmaz” denerek başvurusu alınıyor. N.İ nin anlatımına göre en azından o an için ve sonrasındaki günlerde görüntülere ulaşmak ve incelemek için bir girişimde bulunulmuyor.
N.İ nin beyanına göre Adli Tıp ve Polis olayın üstüne düşmek yerine ‘Kadına Şiddet’ konusundaki bir şikayeti evrak üzerinden kayda almak dışında olaya girmiyorlar.
Genç voleybolcu kardeşimizin açık ismi şimdilik bizde saklı kalsın. Baş harfleri ile hitap edelim ona şimdilik. 19 Yaşındaki N.İ. nin Twitterda paylaştığı durum özetini ise ismini kapatarak verelim. Ve en önemli notu ekleyelim “otobüste hiç tanımadığı bir kadına yumruk atan o erkek (!) gerçekten bu olayı gerçekleştirmiş ise şu an bir başka kadına şiddet uyguluyor olması ihtimali korkutucudur”!
Yumruk attığı ve sözleriyle toplumun ahlak (!) bekçiliği görevini üstlendiği iddia edilen kişinin bu davranışlarının nedenleri başka bir yazının konusu olur. Biz şimdilik N.İ tarafından yaşanmış olduğu iddia edilen KADINA ŞİDDET kısmına bakalım. 06.08.2011

Nurcan İbrahimoğlu (19 Yaşında)

Yazımıza EK 07.08.2011 :
Biz bu haberi yazarken genç kardeşimizin iddialarını kendi anlatımından aynen aktarmış ancak ismini saklı tutmuştuk. Sonrasında kendisi daha detaylı açıklamasını bize ulaştırdı ve isminin yayınlanmasında bir sakınca görmediğini eklemiş açıklamasına. Detaylı açıklamasını bugün açık olarak ismiyle yayınlıyoruz:
Saldırıya uğrayan Nurcan İbrahimoğlu (19 yaşında) kendi ağzından anlatımıyla iddiası ve detaylar:

Nurcan İbrahimoğlu (19 Yaşında)
Nurcan İbrahimoğlu anlatıyor:
… aksıne olayın cırkınlıgınden dolayı yayınlansın kı dısarıdakı kızların da dıkkatlı olmaları aılelerı tarafından onem alınmaları saglansın cunku yasım 19 ve bence benım yasımdakı kızlara karsı olan saldırılar daha da artıcak, korkutulup gıyım tarzının degıstırılmesı ıcın ıstenılen bu! ve bana annem bıle korkarak “kızım sort gıyme” dıyorsa ınsanlarında bu yonde tepkılerı kendılerını degıstırmek olacak! kımlerle gorusmem ve olayı ayrıntısıyla anlatmam gerekıyorsa ben varım lutfen banada kesınlıkle ulasın vee gercekten coook tesekkur ederım cunku tahmın edemıyecegınız ısımlere anlattım bu olayı ve gecmıs olsun deyıp gectıler! Bu ısın ustune gıtmenız benı cok mutlu ettı ve en azından yanlız olmadıgımı dusundurdu… gerekırse bende olayı sızın ıcın kaleme alırım tekrardan ayrıntılarıyla yada sıze anlatırım…
polise dileekçe verdim adli tıptan ise dudağım patlamış ve kanadığı halde “darp yok” belgesı aldım. zaten polisler, gonderilse sonuc cıkmaz ama bız yıne de gonderırız dedıler! ve ben bunu bıldıgım ıcınde aldıgım adli tıp raporunu vermedım evde duruyor zaten darp yok dedıler… benımde sınırlerım bozuldu 30 tane yer gezdım ‘agzım dudagım patlak’ yeter dedım… 42 M bahçeköy-4.levent metro otobusu orman bölge müdürlüğü onunde oldu tam olay acıbadem maslak hastanesı onundede otobusu saga cektık tartısma devam ettı, polısı arıycam dedım! halktan otobusun ıcınde olan ınsanlar sofore “ya sür şu arabayı aksam aksam ugrastırcak bızı” falan dedıler. saldırıp yumruk atan adamı da asagı ındırdıler olay cıkmasın diye. adam asagı ınerkende el salladı bıde bana saat: 21:40 cıvarı basladı aksam 28.07.2011 tarıhınde oldu tam olarak…
Yoruma gerek yok! Kadınlarımıza yönelik şiddetin konusu ne olursa olsun olayın üstüne gitmemiz gerekirken, öldürülen kadınlarımız her gün haber konusu olurken, şort giydiği için darp edildiğini iddia eden genç kızımıza sahip çıkmayı beklemek bu ülkede hayalperestlik olur biliyoruz.

Bu saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen kişiyi polisin güçlü desteği olmadan yakalatamayız belki. Ancak yaptığının saklı kalmadığını duymasını ve en azından bir korku yaşamasını sağlayabiliriz. Bir gün kendisinden yaptığı bu saldırının hesabının sorulabileceği korkusu için bile çaba göstermeye değer. Unutmayın, benzer bir durum başka bir zaman başka bir yerde sizlerin, eşlerinizin, kızlarınızın, sevgililerinizin, annelerinizin, ablalarınızın ve arkadaşlarınızın başına da gelebilir. Lütfen duyarlı olalım.
Not:  Başvuru dilekçeleri, darp yoktur raporu ile saldırıya maruz kaldığını iddia eden Nurcan İbrahimoğlu’nun sözlü ve yazılı anlatımı mevcuttur. Kendisi önceki yıllarda Galatasaray ve Beşiktaş voleybol takımlarının alt yapılarında ve genç takımlarında voleybol oynamıştır. Haliç Universitesi Spor Yöneticiliği öğrencisidir. Ve tüm anlatımlar, olay bilgisi, yaşadıkları ve sonrasında olanlar Nurcan ibrahimoğlu’nun kendi sözlü ve yazılı anlatımlarına dayalıdır.
http://koskorcuk.wordpress.com dan alınmıştır!

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Hiroşima'da Öleli...

Amerika'nın İşlediği İnsanlık Suçlarından Birisi.
 

Hiroşima'nın ve Nagasaki'ninn 66.Yılı
 
İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından ikisi...
 
 

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Bir ömürde benden

5 Mayıs 1981 tarihi dünya üzerinde bir çok insan için herhangi bir başka günden farksızdır. 26 Haziran 1984 tarihi ülkemizdeki ve dünya üzerinde bir çok insan için herhangi bir başka günden farksızdır. 27 Temmuz 1996 tarihi ülkemizdeki ve dünya üzerindeki bir çok insan için herhangi bir günden farksızdır. Normaldir öyle olması. İnsanlık çoğunlukla uzak ve duyarsız olmuştur. Yakın ve duyarlı olanların önemli bir kısmı ise geçen zamanlarda unutmuşlardır o tarihlerde olanları. 5 Mayıs, 26 Haziran, 27 Temmuz... 1981,1984,1996... Günler farklı, aylar farklı, yıllar farklı... Sizler için öyle, çoğunluk için öyle... Bu tarihlerin bir ortak özelliği vardır o tarihi yaşayanlar, şahitlik edenler, içinde bulunanlar, geçmişinden öğrenenler ve geçmişe sahip çıkanlar için... Biliyorum buraya kadar okuduklarınız sizler için önem değeri taşıyan bir bilgi içermiyor.
Bu yüzden durumu biraz değiştirelim. Bazı isimler ekleyelim yazımıza. 5 Mayıs 1981 Bobby Sands... Hatırladınız mı bu ismi? Çok az kişi evet derken büyük çoğunluk 'hayır' demekte biliyorum. 26 Haziran 1984 Abdullah Meral, Fatih Öktülmüş, Haydar Başbağ ve Hasan Telci... Bu isimleri hatırladınız mı? Yine büyük çoğunluk için cevap aynı : Hayır! O halde 27 Temmuz 1996 için 12 isim yazmama gerek kalmadı değil mi? Nasılsa cevabınız "Hayır, tanımıyoruz, hatırlamıyoruz" olacak! Ama yok yok sadece birisinin ismini yazayım bari; Ayçe İdil Erkmen... Siz hatırlayın diye yazmadım, ben unutamıyorum o yüzden yazdım... Bu yazıyı okuyanlar ve cevabı çoğunlukla 'Hayır!' olanlar en azından bu 'Hayır' cevabınızı bir kez daha kullanın hayatınızda ve 12 Eylül 2010 günü HAYIR diyin! Hatırlamadığınız, bilmek zorunda olmadığınız için tanımadığınız isimler ve tarihler için hayır dediğiniz gibi olmasın tamam mı?



5 Mayıs 1981, 26 Haziran 1984, 27 Temmuz 1996... Bizler zamanla hepimiz unutsak ve hatırlamasak bile birileri asla unutamayacak ve hep hatırlayacak bu tarihleri. Zulümle, tecritle, işkenceyle teslim alamadığı direnişçileri unutamayacak İngiliz emperyalizmine hizmet eden katiller, Amerikan emperyalizmine hizmet eden katiller ve emperyalizmin ülkemizdeki eli kanlı yerli işbirlikçileri bu tarihleri ve bu isimleri asla unutmayacaklar. Unutamayacaklar!

8 Temmuz 2011 Cuma

Tayyip Hukuk Sistemi

Türkiye Hukuk Sistemi
Tayyip Hukuk Sistemi.
Emniyet önce delilleri ayarlar, sonra senaryoyu yazar 
ardından emniyet muhabiri 2-3 karaktersize servis yapılır.
Onlar mahkemeyi kurar, infazı yapar. İşte buna THK denir.

FENERBAHÇE YIKILMAZ, Hükümet yıkılır!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

FRANSIZ BÖREĞİ - TERİNE (Yemekbahane)


Bundan bir kaç yıl önce MEB'nin açtığı temel pastacılık kursuna katıldığımda, tatmıştım terini. Kurs içerisinde uygulamamamış olsak da kurstaki hocalardan birinden detaylı olarak yapılışını öğrenmiş ve defterime sıkı sıkı not almıştım. O gün bugündür, bunun tadına varabilecek misafirlerim olsun da yapayım diye hep aklımın bir yerlerinde durur, kısmet sevgili blogger dostlarımaymış.Doğru kitleye, doğru bir tarif oldu sanırım çünkü çok beğenildi ve hemen tarifi istendi. 

Terine, sunumu şık, yapımı da bir kaç aşamalı olsa da kolay bir tarif. Hem çay partileri hem de akşam yemeklerinde farklı iç malzemeleriyle de çeşitlendirilebilir.

Malzemeler:


  • 12 adet tost ekmeği (kenarları alınmış)

  • 100 gr haşlanmış ve didiklenmiş tavuk göğüs

  • 1/2 kg ıspanak

  • 1 adet ufak boy soğan

  • 200 gr taze lor peyniri

  • 200 gr (1 ufak paket) krema

  • tuz, karabiber

  • zeytinyağ

Beşamel sos için:


  • 1/2 kg süt

  • 2 yemek kaşığı un

  • 2 yemek kaşığı tereyağ

  • 1 yemek kaşığı sıvıyağ (mısırözü kullandım)

  • tuz, karabiber

Yapılışı:


  • Soğanı çok ufak şekilde yemeklik doğruyoruz. Ispanakları iyice yıkayıp ufak şekilde doğruyoruz. Tencereye bir iki kaşık zeytinyağı koyup soğanları soteliyoruz. Soğanlar yumuşayınca ıspanakları ilave edip, tencerenin kapağını kapatmadan suyunu çekene kadar kavuruyoruz. Tuz ekleyip tatlandırıyoruz.

  • Beşamel sos için bir tencereye tereyağ ve sıvıyağını koyup unu kavuruyoruz. Unun kokusu çıkınca hızla karıştırırken bir yandan da sütü ilave ediyoruz. Sos koyulaşınca tuzunu ilave ederek, sosu soğumaya bırakıyoruz.

  • Beşamel sos soğuyunca içine kavurduğumuz ıspanakları ve haşladığımız tavukları katıp karıştırıyoruz. Karabiber ile tatlandırıyoruz.

  • Lor peyniri ve kremayı bir miktar tuz ilave ederek (çok olmamasına dikkat edelim) mikserle çırpıyoruz.

  • Servis edeceğimiz tabağa üç dilim kenarları alınmış tost ekmeğini yan yana diziyoruz. Üzerlerine beşamelli harçtan bolca sürüyoruz. İkinci, üçüncü kat şeklinde aynı uygulamayı tekrarlıyoruz. Son kat ekmekleri de koyduktan sonra krema-lor karışımlı harç ile tüm böreğimizi sıvıyoruz.

  • Buzdolabında en az 4-5 saat beklettikten sonra servis ediyoruz.

  • Üzerini kırmızı toz biberle süsleyebilirsiniz.

Dilimlenmiş halini fotoğraflayamadım malesef. Ancak bir gece evvelde yapabilirseniz, hem daha rahat kesersiniz hem de lezzeti daha da oturur, bunu söyleyebilirim.

Afiyetle & sağlıkla


2 Temmuz 2011 Cumartesi

Sizin hiç babanız yandı mı?



Sivas 93'ü Anmaya İtirazı Olanlara...

Saldırganla mağdurun adını birlikte yazmak şuursuzluk ya da aymazlık değildir. Bu bilinçli yapılmış bir tercihtir. Meydan okumadır, gözdağı vermektir, kudret gösterisidir, vicdansızlıktır, hakarettir, saygısızlıktır.

Siz sayın devlet yöneticileri nasıl ki 18 yıl önce günler öncesinden planlanan kalkışmanın piyonu olan binlerce kişinin 35 insanı diri diri yakışını 8 saat boyunca eliniz kolunuz bağlı izlediniz, öyleyse bugün orada kayıplarının yasını tutan birkaç yüz kişinin otelin önünde toplanarak karanfil ve türkülerle acılarını paylaşmalarına ve o meşum günü hatırlatmalarına mani olamazsınız!
Siz ki cumhuriyet tarihinin en insafsız ayaklanmalarından birinin temelinde yatan bu ortaçağ zihniyetine göz yumdunuz, siz ki bu katliamın ardından adil bir hukuk süreci işletmediniz, sadece kalabalıktan göstermelik olarak topladığınız sanıkları yargıya taşıdınız, elebaşlarının örgüt liderlerinin peşine düşmediniz, siz ki 'sözde' aranan firari sanıkların T.C. sınırları içinde evlenmesine, askerlik yapmasına, ehliyet almasına olanak sağladınız, siz ki bir insanlık suçunu zaman aşımı ile yüz yüze bırakacak altyapıyı sağladınız, siz ki 18 yıldır eyleme geçen cehalet ile savaşmadınız, Sivas katliamının ardında kalan karanlıkları aydınlatmadınız! Öyleyse bugün bu insanların senede sadece bir gün -o da kendi başlarına geldiği için- toplanmalarını yasaklayamazsınız. O günü tekrar yaşamak bile ne kadar ağırdır bilir misiniz?
Sizin hiç babanız yandı mı? Hiç evladınız öldü mü? Siz kimi o otelden uzak tuttuğunuzun farkında mısınız? Oradan uzak tutamadıklarınızı adaletten uzak tutmayı pekâla biliyorsunuz.
Sivas'ta deprem ya da sel gibi bir doğal bir afet yaşanmadı. Orada gözü dönmüş bir kalabalık insanları öldürdü. "Olaya insan merkezli baktığımız için hiçbir ayrım yapılmadı" diyemezsiniz. Orada insanlar tesadüfen ölmedi. Onları öldürmeye kalkanla öleni bir arada anamazsınız.
Madımak binasının yerine talep ettiğimiz utanç müzesini kurmaktan özenle kaçınıp sözde 'bilim ve kültür merkezi' kurmanız kabul edilemezken orada -hele bizlerin izni olmadan- kayıplarımızın isimlerini kullanamazsınız. Saldırganla mağdurun adını birlikte yazmak şuursuzluk ya da aymazlık değildir. Bu bilinçli yapılmış bir tercihtir. Meydan okumadır, gözdağı vermektir, kudret gösterisidir, vicdansızlıktır, hakarettir, saygısızlıktır.
Derhal ama derhal babam Metin Altıok'un adının oradan kaldırılmasını talep ediyorum. 18 yıldır duygusal sebeplerle Sivas'a adım atmadım. Sadece bir utanç müzesi ya da bir insanlık anıtı yapılırsa gideceğimi söyledim. Şimdi gerekirse oraya gider o plaketi sökerim. Beni buna mecbur etmeyin. Bir zahmet siz kaldırın. Hemen!
Siz basın mensupları, köşe yazarları sizin Sivas katliamının anılmasına itirazınız olamaz. Sizlerin toplumsal sorumluğu var. Ülkemizde çok gerilerde olan eğitim sisteminin gelecek kuşaklara aktarmakta yetersiz kaldığı noktada yakın tarihimizin karanlık olaylarını tekrar tekrar hatırlatmalısınız. Kapkaranlık tablonun açmazlarının üzerine gitmeli, gerekli yasal süreçlerin doğru işlemesi ve adaletin yerini bulması için baskı oluşturmak zorundasınız. Sivas 93 anılacak, hatırlanacak ki orada susturulan aydın insanların sesi gelecek kuşaklara ulaşabilsin. Bu ülke geçmişiyle doğru anlamda yüzleşebilsin, alınacak dersler alınsın.
Lütfen Sivas'ta yaşanan vahşeti yazın, hatırlatın. Dava sürecinin önemli kırılma noktalarını takip edin, aktarın. Örgütsüz olduklarını söyleyerek ceza indirimi alanların, örgütlü suçlara tanınan haktan yararlanmak için başvurmalarındaki çelişkiyi, kaçakların iade istemlerinin Avrupa ülkelerinden doğru taleplerle yapılmayışının takipçisi olun; insanlık suçlarının zaman aşımına uğramasına direnin. Dünyada kabul görmüş uygulamalara emsal teşkil eden kararlara yer verin. Sivas katliamı sanıklarının avukatlarından kaçının milletvekili olduğunun bilançosuna dikkat çekin. Neden mağdur avukatlarının böylesi kariyer patlamaları yapmadıklarını düşündürün.
Ve son olarak lütfen her yıl sadece 2 Temmuz'dan bir gün önce arayıp duygularımızı sormayın. Bizim duygularımızı tahmin etmek hiç zor değil. Etkili haber için gözyaşlarımızın, acılarımızın peşinde koşmayın, gerçekleri yazın; yalnızlığımızı, çaresizliğimizi yazın. Dile kolay 18 yıllık süreci yazın, yanımızda olun ki bir şeyleri değiştirebilelim. Sizin bizim duygularımıza değil, bizim sizlerin ve toplumun duygularına ihtiyacı var. Bunu unutmayın!
Son söz:
"Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar.
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm;
İçimde cesetler ve daha ölmemişler var."


(Zeynep Altıok Akatlı, 2 Temmuz 1993'te yakılan Madımak Oteli'nde -Sıvas- aldığı yaralar sonucu hayatını kaybeden şair Metin Altıok'un kızı) 

25 Haziran 2011 Cumartesi

Çok özleduk Kazım'i ağlasak ayip midur...

Denizde karartı var bu gelen kayik midur...

Çok özleduk Kazım'i ağlasak ayip midur...

Oy dumanlar dumanlar hep dağlari sardunuz...

Yüreğumun derdini bilsenuz ağlardunuz...

...Bıraktığın gibi durmuyor bu dünya,
Bahar geçiyor, yaz geçiyor, ama sen geçmiyorsun.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Ajanda Haziran sayısı yayında!



1. yılımızı doldurduğumuz dergimizin yeni sayısı yine dopdolu içeriğiyle karşınızda! Ayrıca sevgili yazarımız İmge'nin çevirisini yaptığı kitabı kazanmak için ayrıntıları dergide bulabilirsiniz.

Dergiyi online okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

http://issuu.com/ajanda/docs/ajanda-haziran

PDF olarak indirmek için

http://www.divshare.com/download/14995855-a7b

Bu ayki konu başlıklarımız:



  • Etkinlikler
  • Sinedetay "Game of Thrones"
  • Ayın Blogu "Ful Yaprakları"
  • İnceleme Kitap "Roma'da Yedi Cinayet", "Kamelyalı Kadın"
  • Müze "Türvak Müzesi"
  • İstanbul'da Turist Olmak "İstanbul'un Yalıları"
  • Gönlümün İncileri "Bir Caddebostan Macerası"
  • Hobi "Etamin"
  • Markalaşma Sanatı
  • Çalışanın Çığlığı "İşe Alımlarda Sosyal Mecranın Önemi"
  • Bir Kaşık Bilgi "Erik"
  • Abrakadabra
  • Bunları Biliyor muydunuz? "İhsan Kemal Karaburçak"
  • Raflarda
  • Vizyonda
Sevgilerimizle,

Ajanda Ekibi

Bu yazıyı çok beğenerek ve zevkle takip ettiğim ajaNDa dergisine destek için blogda yayınlıyorum.

28 Mart 2011 Pazartesi

Hep Bir Ağızdan Türkü Söylemek, Hep Birlikte Halaya Durmak İçin

Bağımsız Türkiye” Düşünü Gerçeğe Çevireceğiz…
Bağımsızlık, her vatanseverin ortak düşüdür. Bunun için seve seve verir canını. Anadolu toprakları üzerinde, her ulustan, her inançtan insan, tarihin en onurlu bağımsızlık savaşlarından birini vermiş,
tüm vatanseverlerin kanı birbirine karışmıştır. Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkes, Laz, Alevi, Sünni...

Bu onurlu topraklarda, vatanımız bağımsız olsun, hiçbir emperyalist güç bu ülkenin zenginliklerini sömürmesin, alınterimiz sömürülmesin, özgür-eşit-bağımsız bir Türkiye kurulsun diye düştük toprağa o günden bugüne... Ortak düşümüzü gerçeğe çevirmek için yazıldı Kızıldereler... Anti emperyalist mücadelede, bu düş için ödendi bedeller...


Düşü gerçeğe çevirmenin kavgasını hala veriyoruz. Çünkü vatanımız hala işgal altında. Emperyalistler gizli-açık hala sömürüyorlar ülkemizi. Kavgayı sürdürüyoruz; vatanımızı ölesiye seviyoruz çünkü. Türkülerimiz
hala o sevdaya, hala o kavgaya dair bu yüzden...




Bu kez büyük bir halk konserinde, ücretsiz olarak düzenleyeceğimiz "Bağımsız Türkiye" konserinde haykıracağız o düşümüzü. Büyük bir sahne üzerinde, konuk sanatçı dostlarımızla birlikte bağımsızlık marşları, türküleri söyleyecek, şiirler okuyacak, gösteriler sunacağız.
"Bağımsız Türkiye" konseri, Bakırköy İncirli'de E-5 karayolu yanında her hafta "Cumartesi Pazarı"nın kurulduğu alanda yapılacak. 17 Nisan Pazar günü, saat 14.00'te başlayacak konserimiz. On binlerce 
dinleyicimiz dolduracak o alanı biliyoruz. Belki de dünyanın en büyük korolarından biri olacak o gün orada. Yüreği Türkiye'nin elbet bir gün bağımsız olacağı inancıyla dolu kocaman bir koro...


Halk müziğinden rock müziğe, etnik müzikten protest müziğe kadar, kendi alanlarında söz sahibi olan sanatçı dostlarımız, kendi şarkıları yanında Yorum şarkıları da seslendirecekler konserde. Mor ve Ötesi,
Kubat, Leman Sam, Burhan Berken, Tuncel Kurtiz ve diğer konuk dostlarımız, bizimle birlikte aynı sahneden seslenecek o gün...


Dans gösterileri de olacak programımızda... Konser alanının değişik yerlerine kurulacak barkovizyonlarla herkesin konseri rahatlıkla izleyebilmesi sağlanacak...
O gün orada yeni bir coşkuyla söyleyeceğiz türkülerimizi, şarkılarımızı, marşlarımızı... Yeni bir coşkuyla okunacak bağımsızlık şiirleri... Yürekler, bağımsızlık düşüyle bir kez daha yanacak. O inanç bir kez daha çelikleşecek gözlerimizde...
Aynı duyguları yaşayan herkesi 17 Nisan'da, saat 14.00'te Bakırköy'e çağırıyoruz...