17 Haziran 2010 Perşembe

15-16 Haziran'da Bandista

Bir süredir İstanbul'da olmanın avantajlarını mümkün olduğunca değerlendirdim. İlk kez stada ve Fenerium'a uğramadım. Boğazı, adaları, iki yakanın tepelerini, sahillerini, kırlarını gezdim durdum kuzenim ve Fransa'dan birlikte geldiğimiz arkadaşlarımla. Geride kalan on üç günde en güzeli neydi diye birisi sorsa cevabım şüphesiz "12 Haziran'daki Grup Yorum Konseri" olurdu. Son yıllarda Avrupa’da hiç bir protest grubun yapamadığını yapmış ve 55000 kişilik dev bir konser ziyafeti vermişlerdi. Eminim ki yıllar sonra bile o konserin görüntüleri, o konserdeki halkın coşkulu katılımı paylaşım sitelerinde en çok izlenenler kısmında yer alacak.

Gelelim bu yazıyı yazmamın esas sebebine!

Bandista... Band - İstanbul yani Bandista.... Bir müzik grubu, alternatif, protest müziğin farklı bir temsilcisi. Faşizme karşı, emperyalizme karşı, halktan, emekçiden yana... Yani egemenlerin hoşlanmadığı sol tandansta bir grup. Egemenlerin hoşlanmadığı her yerde varlar. Grev çadırlarında, üniversitelerde, öğrenci eylemlerinde, IMF protestolarında... Ben onlarla ilk kez tamamen şansa bir İstanbul gecesinde tanıştım. Tanıştım dediysem varlıklarından haberdar oldum demek daha doğru. Sonra IMF protestoları esnasında tekrar karşılaştım. O dönem Taksim meydanındaki kapanış şenliği dinletilerine gidememiştim ama olsun kendi sitelerinden ve video paylaşım sitelerinde onlardan haber almak mümkündü. Geçtiğimiz hafta bir grup üyesi arkadaşları (Ali Aslanbay) vefat etmişti. Onun için yaptıkları anma etkinliğinde Tünelde bir kere daha Bandista ile sokaktaydım. Ve çarşamba (dün) sabah koskorcuk abiyi aradım. "Abi ya, Kartal'da Bandista konseri varmış, gidelim mi?" dedim. Fırçayı yedim; "len 15-16 Haziran işçi direnişinin 40. yılı anması var, Bandista'da sahne alacak, konser değil esas amaç 15-16 Haziran" dedi. Haklıydı tabi. Yaşça büyük ya biraz, daha çok olay detaylarına hâkim. Fırçamızı yedikten sonra "olur" cevabı geldi rahatladık. Kartal sahile gittik akşam 19 gibi. Meydanda bir sahne kurulmuş ve yüksek sesle müzik yayını yapılıyordu. Meydan boştu ancak hemen yakındaki çay bahçeleri oldukça doluydu. Arabayı bırakıp oraya doğru yürürken hoparlörlerden "Cesaret, cesaret daha fazla cesaret" sözleri yükseliyordu. Aaaa bu "Grup Yorum" derken koskorcuk abi "ya cumartesi söylemediler bunu ama bak burada çalınıyor" dedi. Hatta bir arkadaşını arayıp dinletti şarkıyı. Geçtik bir çay bahçesine başladık çayları ardı ardına içmeye. Saat 20 ye yaklaşırken ayaklandık. Sahneye yaklaştık. Son yıllarda işlerinden atılmış birçok iş kolundan işçi sahnedeydi. Sendikal mücadelelerini, iktidarın ve mevcut yasaların nasıl işçi düşmanı ve patrondan yana olduğunu, direnişlerinin ne zamandır ve nasıl sürdüğünü anlattılar. Onlar işçiydi. İşlerini kaybetmişlerdi ve tamamen doğal kendi ifadeleriyle sendikal haklarını savunuyor, işlerini savunuyor, emeklerini savunuyorlardı. Koskorcuk abi doğru demişti "bugün 15-16 Haziran'ın yıldönümü" ve işçiler 40 yıl önceki büyük direnişin izlerini çok az sayıda olsalar bile taşıyorlardı. Kırk yıl önce kazanılan zafer onlara ışık tutuyor, yol gösteriyordu. Bazen burada blogda işçilerle ilgili konulara özellikle Tekel işçilerinin direnişlerine değinmiştim. Ancak bu akşam onları dinlemiş, birçok iş dalında ve birçok farklı işyeri ile şehirde yüzlerce, binlerce işçinin yaşadıklarını ilk ağızdan duymuştum. İşte şimdi cumartesi akşamı izlediğim Grup Yorum'un seslendirdiği şarkılar ve marşlar anlamını biraz daha çok buluyordu. İşte bu akşam dinleyeceğim Bandista'nın seslendireceği şarkılar ve marşlar daha anlamlı olacaktı. Sadece protest, devrimci sözler ve onu tamamlayan enstrümantel zenginlik bana yetmişti çoğu zaman. Oysa bu akşam işçileri, işini kaybetmiş ama direnen işçileri dinledikçe çok farklı duygular yaşıyordum. Eve gelip ilk işim 15-16 Haziran'ı detaylıca okumak oldu. Bir daha fırsatım olursa mutlaka işçi eylemlerinde işçilerin yanlarında olmaya çalışacağım. Konuşmacılar yaklaşık bir saat kadar sahnedeydiler. Oraya konser dinleme ilk amacıyla gitmiş olan ben "keşke daha uzun süre işçiler konuşsaydılar" diyebilmiştim.
Bandista sahne aldı işçilerden sonra. Alanda sahne önünde farklı siyaset, dergi çevresi, sendika ve partiyi temsil eden bayraklar altında toplu halde duran yaklaşık dört yüz kişi vardı. Meydanın etrafındaki parklar ve çay bahçeleri ise sahne önünden çok daha kalabalıktı. Sahne oldukça yakın, ses çok yüksek olduğundan büyük bir kısım oturarak dinlemeyi tercih etmişti. Bandista ismini duymuş ama müziğini hiç dinlememiş olanların sayısı çok fazlaydı. Aslında ilginç bir disiplin anlayışına sahip siyasetler birazda yenilikleri kolay kolay kabul edemediklerinden olsa gerek ilk başta Bandista'nın müziğini, ritmini, sözlerini ve tarzını yadırgadılar. Tüm dünyada bilinen işçi ve devrim marşlarında ise o tutucu anlayışta birden çözülmüş ve hızlı ritme, akıp giden sözlere tempo vermeye başlamış, dans edenler ortaya çıkmıştı. Kartal meydanından önce işçilerin konuşmaları ve beni çok etkileyen mesajları ile direniş gerçekleri ve Bandista'nın rüzgâr gibi geçen 7-8 parçadan oluşan konseri yanıma kâr kaldı. Biz alandan ayrılırken DİSK başkanı konuşuyordu. Sonra ise Onur Akın sahne alacaktı. Ancak zaman sorunumuz nedeniyle daha fazla kalamadık.
25.Yılını dolduran ve adeta bir direnişin sembolü olan Grup Yorum, yeni ve farklı bir türle yakın saflarda yer alan Bandista... Bir hafta içinde İstanbul'un iki yakasında devrim ve direniş şarkıları... Benim için süperdi. Koskorcuk abi yaşlanmış "bünyeme bu kadar protest etkinlik çok" geldi yarın kandil ben annemlere gidiyorum dedi. Yarın akşam İstanbul'a bir süreliğine veda ediyoruz. Biraz güney sonra biraz kuzey... Şimdilik dostlukla kalın, görüşmek üzere...

Not1: Bandista'yı çok iyi ifade edememiş olabilirim belki ama bu bende bıraktıkları izlenim.
Not2: Bandista, Avusturya konserinde "Avusturya İşçi Marşı"nı seslendirmiş ve Viyanalılar bu marşı bilmiyorlarmış :)

14 Haziran 2010 Pazartesi

Anti-Komünizm hortladı

Komünist parti ve komünist sembollerin yasaklanması dalgası genişleyerek büyüyor. Baltık ülkeleri ve Macaristan’ın ardından 8 Haziran’da Polonya’da, 9 Haziran’da Moldova’da yürürlüğe giren bir yasayla komünist semboller yasaklandı.

Moldova hükümeti, oluşturduğu “totaliter komünist rejimi kınama komitesinin” önerisiyle komünist sembollerin ve komünizm sözcüğü ile türevlerinin; Polonya hükümeti ise kızıl yıldız, orak ve çekiç figürleri başta olmak üzere tüm komünist sembollerin kullanılmasını yasakladı.

Moldovalı ve Polonyalı komünistler, iki ülkede birer gün arayla yürürlüğe konan yasağı tarihin çarpıtılıp komünist bilincin yok edilmeye çalışılmasının bir yolu olarak görüyor ve gençliğin bilinçsizleştirilmesi ve Avrupa Birliği süsü ile kapitalizmin tuzağına düşürülmesinin hedeflendiğini belirtiyor.

YKP’DEN AP’DE PROTESTO

Yunanistan Komünist Partisi (YKP) Polonya’da devrimcilere karşı yürütülen anti-komünist kampanyayı Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek karşısında protesto etti. Avrupa Parlementosu Başkanı Jerzy Buzek, Yunanistan gezisi sırasında parlamentodaki vekillerle bir toplantı düzenledi.

Toplantı sırasında, YKP Avrupa Parlementosu temsilcisi Yorgos Tusas İsrail’in uluslararası sularda yaptığı katliamı ve Polonya’da 8 Haziran itibariyle yürürlüğe giren anti-komünist yasayı kınadı. Buzek ise Tusas’ın sözlerinin ardından sessiz kalmayı tercih etti.

Tusas, 8 Haziran’ın Polonya’da komünist sembollerin yasaklanmasını öngören yasanın kabul edildiği tarih olması itibariyle tüm dünyadaki komünist partiler ve işçi partileri için bir mücadele günü olduğunu belirtti.

“Giderek daha fazla sayıda emekçi Avrupa Birliği’nin gerçek yüzünü fark ediyor. AB’nin kapitalist sistemin devamlılığını ve büyük tekellerin karlılığının koruyucusu olduğunu fark ediyor. Bu nedenler AB, Avrupa Parlamentosu ve sermaye partileri, komünist ideolojiyi yasaklamaya ve komünist partilere zulmetmeye devam ediyor” diyen Tusas, “Baltık ülkelerinden ve Macaristan’dan sonra şimdi de bir diğer AB ülkesi Polonya’da komünist sembollerin kullanımı 8 Haziran’da yürürlüğe konan bir yasayla yasaklandı. Bu yeni anti-komünist yasak “demokrasi” ve “özgürlük” söylemleriyle çelişkilidir” şeklinde konuştu.

Tusas, komünist partilere karşı uygulanan yasaklar ve bunlara karşı komünistlerin gösterdiği tepkilerin, hükümetlerin ve yandaşlarının emekçiler tarafından gösterilecek tepkiden korktuklarının göstergesi olduğunu belirtti.

Tusas, Polonyalı komünistlerle dayanışmak üzere Varşova’ya giderek orada da bir konuşma yaptı. Buradaki konuşmasında, burjuvazinin ve anti-komünist iktidarların faşizm-nazizim ile komünizmi eşdeğer göstererek tarihi manipule etmek niyetinde olduklarını belirten Tusas bunu desteklemek için son dönemde başvurulan yöntemin Avrupa Birliği propagandası olduğunun da altını çizdi. Tusas YKP adına yaptığı konuşmasını, insanın insanı sömürmediği bir dünyaya ulaşana kadar emekçilerin sosyalizm ve komünizm için mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak sonlandırdı.

Yunanistan Komünist Partisi, önceki gün öğle saatlerinde Moldova’da yürürlüğe girecek anti-komünist yasayı kınayan bir basın açıklaması da yayınladı.

Ayrıca Polonya’da ve Moldova’da yürürlüğe konan anti-komünist yasalara karşı Varşova, Akrapolis, Lizbon, Madrid, Paris ve Bükreş’te protesto gösterileri düzenlendi.
 
Birgün gazetesinden alınmıştır...

13 Haziran 2010 Pazar

İnönü'den 55.000 Kişiyle Devrim Şarkıları Geçti


Yıllardır bu günü beklemişiz de dün farkına vardık. Dün akşam İnönü stadında anladık ki bu ülkede faşizm ne kadar uğraşırsa uğraşssın, sola ve devrimcilere yönelik baskılar ne kadar artarsa artsın bu halkın geleneğinde direnmek var, isyan var, devrim özlemi var, devrime ve devrimcilere olan yıkılmaz bir inanç var.

Bu halkın Grup Yorum aracılığıyla ses bulan şarkıları var, umutları var, göğe yükselen sıkılmış yumrukları var ve baskıya, zulme, tecrite baş eğmeyen bir geleneği var. Dün stadyumda bizlerle birlikte halaylar çeken, şarkılara eşlik eden 55000 insanımıza ve kalpleriyle yanımızda olan özgür tutsaklarımıza selam olsun.

TÜRKÜLER SUSMAZ, HALAYLAR SÜRER...
SON SÖZÜ BİZ SÖYLECEĞİZ...
HALKIZ, HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ!