5 Haziran 2010 Cumartesi

Ortada kuyu var yandan geç açılımı

AKP'nin birer halkla ilişkiler çalışmasına dönüştürdüğü "açılım toplantılarının" konukları bu kez spor camiasındandı. Erdoğan burada yaptığı konuşmada, "Yani benim ülkemde ne kadar etnik unsur varsa, biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak devleti olarak, hepsine aynı mesafedeyiz" iddiasında bulundu.

Kürt sorununa çözüm getireceği vaadiyle ortaya atılan "demokratik açılım" fazla yol alamamış olsa da, "demokratik açılım buluşmaları" yol almayı sürdürüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "demokratik açılımı" anlatmak için spor adamlarıyla İstanbul'da Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde bir araya geldi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sporcularla sırasında, "Artık dünün parametreleriyle, geçmişin tortularıyla, yakın tarihimizin ayağımıza bağladığı zincirlerle, prangalarla geleceğe yürüyemeyiz" dedi.

Erdoğan, "etnik milliyetçiliğe hayır" dediklerini ifade ederek, "Yani benim ülkemde ne kadar etnik unsur varsa, biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak devleti olarak, hepsine aynı mesafedeyiz. 73 milyon birdir, beraberdir. Kardeşçe yaşamanın içerisinde olmalıyız. Bizim aramıza ayrılık tohumları, nifak tohumları atanlara fırsat vermemeliyiz" diye konuştu.

Başbakanın konukları arasında Fatih Terim, Ali Şen, Aziz Yıldırım, Faruk Süren, Adnan Polat, Yıldırım Demirören, Ertuğrul Sağlam, Turgay Demirel ve Rıdvan Dilmen vardı.

Toplantıya, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay da katıldı.

3 Haziran 2010 Perşembe

Haziranda ölmek zor

yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
...
"uyarına gelirse

tepemde bir de çınar"

demişti on yıl önce

demek ki on yıl sonra

demek ki sabah sabah

demek ki «manda gönü»

demek ki «şile bezi»

demek ki «yeşil biber»

bir de memet'in yüzü

bir de güzel istanbul

bir de «saman sarısı»

bir de özlem kırmızısı

demek ki göçtü usta

kaldı yürek sızısı

...
kökü burda

yüreğimde

yaprakları uzaklarda bir çınar

ıslık çala çala göçtü bir çınar

göçtü memet diye diye

şafak vakti bir çınar

silkeledi kuşlarını

güneşlerini:

«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,

memet!»
...
gece leylâk

ve tomurcuk kokuyor

üstümbaşım elim yüzüm gazete

vurmuşum sokaklara

vurmuşum karanlığa

uy anam anam

haziranda ölmek zor!

2 Haziran 2010 Çarşamba

Efsane kaptan Damir Mrsic

Basketbolumuza kazandırdığın sonsuz asalet,
yıllardır döktüğün ter,
harcadığın emek ve formana olan tarifsiz sevdan için teşekkürler büyük kaptan.
Teşekkürler Damir MRSIC...
Bu kalp seni asla unutmayacak.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Nurhak sana güneş doğmaz! Öldü Sinan, doğdu Sinan

Dört bir yana haber salsam
Öldü desem inanır mı
Dağlar bana geri verin
Kadirimi, Sinanımı


Jandarma kurşunu çaldı
Canımı tenimden aldı
Nurhaka abide kaldı
Dağlar aldı selamımı


Nurhak sana güneş doğmaz
Uçan kuşlar yuva kurmaz
Dökülen kan, yerde kalmaz
Soracağız hesabını


Böyle kalır sanma devran
Yola devam eder kervan
Öldü sinan, doğdu sinan
Omuzladı silahını


"Nurhak"ın üzerinden 39 yıl geçti. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'ndan (THKO) yedi genç beş gün geceli gündüzlü yürüdükten sonra İnekli köyünde dinlenmeye karar vermişlerdi. Dinlenmelerine kalmadı, çatışma başladı.

31 Mayıs 1971'de jandarmayla girdikleri çatışmada Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan öldürüldü. Mustafa Yalçıner, ağır yaralandı, Hacı Tonak teslim oldu, Ahmet Erdoğan ve Metin Güngörmüş ise kaçmayı başardı.


"Minübüsten inip bakımlı apartmanların arasında yürüyoruz. İleride oldukça büyük bir bahçe içinde kagir ama kişiliği olan eski bir İstanbul evine gözüm takılıyor. 'Bu kadar apartman arasında amma da direnmiş' diye düşüncemi belirtiyorum. Cevabını unutmam imkansız: 'Direniriz Ato, bizim ailenin ömrü hep direnmekle geçti. Gördüğün gibi evimiz de direniyor'. (...) Sonra evi gezdiriyorsun. Her yerde kitaplar, sözlükler, kağıtlar, altı çizilmiş ansiklopediler. Sanki ev değil kütüphane, kardeşin ve baban harıl harıl kitap çeviriyor. Sahi sen kaç yabancı dil biliyorsun be Sinancan?"

Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler kitabının yazarı, 68 gençlik hareketinden Atilla Keskin arkadaşı Sinan Cemgil'le anısını böyle anlatıyor kitabında.

İsrail ve AKP hükümeti katliamın ortak sorumlularıdır

İsrail, Filistin halkına karşı işlediği insanlık suçlarının ve içinde silahlı tek kişi bile bulunmayan sivillerin bulunduğu gemilere karşı yaptığı insanlık dışı askeri müdahale ve katliamın hesabını er ya da geç verecektir. Gemileri siyasi şov malzemesi olarak kullanmaya çalışan ve o gemilerin İsrail tarafından vurulacaklarını bile bile yola çıkartan AKP hükümeti ölümlerden en az katil İsrail kadar sorumludur.

Bugün sadece İsrail konsoloslukları önünde hesap sormaya çalışan insanlar ortak suçlu AKP yi görmezden geldikleri müddetçe bu yaşananlar ne ilk ne de son olacaktır.

AKP, bu gemileri "siyasi bir amaç" için limanlardan hareket ettirtmiştir. İsrail ise uluslararası sularda müdahale ederek bir katliama daha imza atmıştır.

Kahrolsun İsrail!
AKP Halka hesap verecek!

30 Mayıs 2010 Pazar

Aziz beyin gerçek yapmaya çalıştığı tezahürat

"Bu sene de tek eğlence" diye ezikçe bağırdılar senelerce karşı tribünlerden. Türkiye'nin en zengin, en havalı, en burnu kalkık, en az sevilen kulübüne karşı bağırdılar. Bizler gülüp geçerken bu tezahürata karşı kayıtsız kalamayan bir kişi vardı: Aziz Bey... Futbol sahalarında öyle komik durumlara düşürdü, öyle trajik sonlara imza attı ki ülkenin tüm ezikleri için eğlence kaynağı yaptı bizi. Geçtiğimiz akşam Burcu Esmersoy denen ezik ile Güntekin Onay denen karga NTV canlı yayınında Milli Takım kampına bağlanıp Nihat aracılığı ile Emre'ye soruyorlar "Emre, maç 2-2 oldu mu?" ... Nihat denen karaktersiz sanki 2-1 yenilen kendi oynadığı takım değilmiş gibi pişikince gülerek soruyor bu soruyu Emre'ye! Emre ise "anonsçuya sorun!" gibi daha zavallı bir cevap veriyor. Diyemiyor ki "siz kimsiniz lan, kime dalga geçiyorsunuz ezikler? Evet babam bir tane daha attı ananınıza ve şimdi 3-2 oldu öndeyiz" diyemiyor. Neden desin ki? Aziz beyin manevi oğlu değil mi o? Babasının üstün başarısını neden geölgelesin neden lekelesin?!?!

Aziz bey mali kongrede masallar anlatmaya, bizleri ele güne güldürmeye devam ederken akşamında bunak, zavallı, dünyadan haberi olmayan, anlattığı yayının bile içinde gelişen durumlardan bihaber Bülent Özveren (neyi veriyorsa özünden) isimli TRT spikeri "Fenerbahçe'nin şampiyonluğu gibi oldu, daha farkında değil gerçeklerin" şeklinde taşşak malzemesi yapıyor bu büyük camiayı. Ve Aziz bey büyük ihtimalle o saatlerde gündüz kandırdığı çoğunluğu kendisine duygusal olarak bağlı kongre üyelerinden aldığı alkışların huzuru ile uykuya dalmaya hazırlanıyor. Uyu Aziz bey uyu. Koskoca Fenerbahçe camiasını uyutuyorsun, uyumak senin en doğal hakkın.

Hani durmadan sarıldığın İslam Çupi'nin kupa büyüklüğü lafı var ya. Sanıyorsun ki İslam baba o yazıdan başka yazı yazmadı... İyi oku Aziz Bey "Fenerbahçe o eli lavbona sokar" yazısını da İslam Çupi yazdı. Çünkü öyle güçlü bilirdi Fenerbahçeyi. Senin komik şekilde "güçlüyü sevmezler" lafın vız gelir tırıs gider. Güçlü Fenerbahçe geçen hafta NTV yi özür diletmiş, Güntekin ve Burcu ikilisini işsiz bırakmış, bu sabah ise Bülent Özveren denen bunağı emekli etmiş, TRT yi özür diletmişti.

Hep laf, hep masal, yemiyoruz Aziz bey boşa anlatma. Sen hapşursan bile alkışlayıp omuza alacak 5000 kongre üyesi var zaten sana bağlı olan.