15 Ocak 2010 Cuma

19 Ocak'ta yine o saatte... Onu öldürdükleri yerde...

Üç yıl oldu. "Kovun" diyene ilişilmedi.

"Vurun" diyene ilişilmedi.
Katili kahraman yaptılar. Yapana ilişilmedi.
Hâlâ görev başındalar. Emir veriyor, manşet atıyorlar.
Ayıbı örtmeye devlet seferber. Mahkeme önünde birkaç çapulcu.

Güya namus davasıydı. Namus ortada kaldı.
Vicdanı adalet temizler.Vicdan ortada kaldı.
Biz vazgeçmeyeceğiz. Adaletin peşindeyiz.
19 Ocak'ta yine o saatte...
Onu öldürdükleri yerde...


Hrant için, Adalet için...

14 Ocak 2010 Perşembe

İsrail’i aptallar mı yönetiyor?


Son diplomatik krizle birlikte dikkat çeken bir nokta, İsrailli yöneticilerin Türkiye analizlerinin sığlığı oldu. İsrail hükümet yetkilileri, kahvehane muhabbeti gibi Türkiye analizi yapıyorlar.


Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un “alçak koltuğa” oturtulmasıyla patlak veren diplomatik kriz, İsrail hükümetinin Türkiye’den iki defa özür dilemesiyle son bulmuş görünüyor. Süreç boyunca beceriksiz bir görüntü veren İsrail hükümeti, sonuçta hem uluslararası arenada, hem de İsrail kamuoyu önünde kendini küçük düşürmüş oldu.

Ancak bu süreçte daha dikkat çekici olan bir öge, İsrailli otoritelerin Türkiye ve Türkiye’nin bölgedeki rolüne ilişkin yaptıkları analizler oldu. Başta İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu olmak üzere, İsrail’den Türkiye hakkında yapılan analizlerin dili ve sığlığı, kahvehane muhabbetlerini anımsattı.

Obama döneminde Türkiye

Kuruluşundan bu yana adımlarını batının pozisyonuna bakarak atmış olan, uzunca süredir emperyalizme tam bağımlı bir ülke halini alan Türkiye, içinden geçtiğimiz dönemde emperyalizmle ilişkilerinde özgün bir dönemden geçiyor. ABD’de Bush döneminin sona ermesi ve Barack Obama’nın başa gelmesiyle birlikte Türkiye, bu coğrafyada emperyalizmin şimdiye dek saldırganlıkla kazanamadığı unsurları kazanmak için uyguladığı, diplomasinin daha fazla kullanıldığı yeni taktikte, görünüşte “bağımsız ve güçlü” bir aktör olarak emperyalizmin taşeronluğunu üstleniyor.

Bu hedefteki unsurlar nezdinde rolünü yerine getirebilmek için itibar kazanması gereken Türkiye, karşı çıkmak adına somut hiçbir şey yapmamasına, İsrail’le askeri ve stratejik işbirliğini sürdürmesine rağmen, sık sık Gazze işgali nedeniyle İsrail hükümetini eleştiriyor. Başbakan Erdoğan’ın Lübnan Başbakanı Hariri’nin Ankara ziyareti sırasında İsrail hükümetini bir kez daha eleştirmesi, son diplomatik kriz sürecinin başlangıcı olmuştu.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Romanlardan Edirne’de eylem


Selendi’den Roman vatandaşların sürgün edilmesini protesto eden Edirne’li Romanlar, “Bu ayrımcılığa neden olanlara lanet olsun” dediler.


Edirne’deki Roman yurttaşlar Manisa’nın Selendi ilçesinde yaşanan olaylar nedeniyle Gördes ilçesine nakledilen Roman aileler için bir eylem yaptı.


Edirne’nin Mezilahır Mahellesi'ndeki oturan Romanla davul ve zurna eşliğinde göbek atarak Selendi'de yaşananları protesto ettiler. Romanlar adına bir açıklama yapan Edirne Kurbağa ve Salyangoz Toplayıcıları Yardımlaşma ve Kalkınma Derneği Başkanı Metin Örs, Selendi’de Roman vatandaşlara reva görülen “insanlık dışı uygulamaları” kınadıklarını kaydederken, “Roman vatandaşların çeşitli suçlamalarla dövülüp evlerinin ve araçlarının tahrip edilmesinin, ilçeden Gördes’e sürgün edilmesinin kabul edilebilir olmadığını” söyledi. Örs şöyle konuştu: "Bu yaşananlar sadece Selendi çingenelerini değil, Edirne'de huzur içinde ve bütün Türkiye'de huzur içinde yaşayan Romanları üzmüştür. Gördes'e sürgün edilen çingenelerin bu kentte istenmediği söylenilmektedir. Biz Edirne çingeneleri olarak bağrımıza basmaya hazırız. Bir odamızı ikiye bölüp yarısını kendilerine verebileceğimiz gibi onları burada aç bırakmayacağımızı da bilsinler. Bu ayrımcılığa neden olanlara lanet olsun."

“Mülki ve yerel yöneticiler hakkında tatbikat gerekir”

Örs açıklamasında Roman vatandaşlara çeşitli suçlar isnat edilmekte olduğunu ifade ederken, “Bu suçları işlemiş olsalar dahi Selendi’de yaşayan Romanları hor görüp kahvehanelerine dahi almayan Selendi halkının hiç mi suçu yok? Selendi’de yaşayan Roman vatandaşlardan oy istemesini bilen ancak seçildikten sonra maddi ve manevi yönden sahip çıkmayan bundan önceki ve şimdiki belediye başkanlarının suçu yok mu? Selendi’nin kaymakamı ve emniyet yetkilileri bu olaylar gelişirken acaba neredeydi? Manisa Valisi olaylar gelişirken neredeydi? Görülüyor ki öncelikle ayrıcalığa neden oldukları için mülki ve yerel yöneticiler hakkında kanuni takibata geçilmesi gerekir” dedi.