8 Ağustos 2009 Cumartesi

Kandil ve İmralı Ne Diyecek?


Son günlerde Kürt Açılımı modası dahilinde tartışılan "DTP ile görüşmek PKK ile görüşmek midir?" sorusuna biz de bir dokunalım dedik. Öncelikle yandaş medya ve 2.cumhuriyetçi medyayı es geçelim. Zira onların dünyası ve hedefleri farklı. Ancak akepe muhalifi ve "Kürt Açılımı" konusunda endişeleri olan medyanın önemli köşe işgalcilerinin ortak bir hatalarına parmak basalım:

Vatan, Milliyet. Cumhuriyet v.b gazetelerin yazarlarına göre DTP Meclisimizde temsil edilen meşru bir oluşumdur. Bize göre ise bırakın meşruluğu legal bile değildir. Neden mi? İşte size nedeni:


-Nasıl eleştirirseniz eleştirin siyasi partiler için bu ülkede milletvekili seçimlerinde %10 barajı vardır. DTP isimli parti milletvekili seçimlerine katılmamış ve aday göstermemiştir. Çünkü %10 barajını geçemeyecekleri kesindir. Yasalarımızın en büyük ahmaklıklarından birisi olan "Bağımsız" adaylarla seçime girmişler ve sonra Meclis içinde birleşip DTP ye katılmışlar ve grup kurmuşlardır. 2007 milletvekili seçimlerinde aday listelerinde, oy pusulalarında DTP diye bir parti ve onun adayları yoktur. Ancak meclis açıldıktan sonra birleşen bağımsız vekiller DTP ye katılmışlardır. Bağımsızların meclisde birleşip bir Partiye katılmaları demokrasi değildir resmen sandığa oy atan kişilere yani seçmenlere küfretmektir. Delikanlıysa DTP liler parti olarak girselerdi seçime de görseydik kendilerini.


Ve gelelim DTP ile konuşmak PKK ile muhatap olmakla eş anlamlı bir durum mu ?


- Evet eş anlamlı bir durum hatta tek anlamlı bir durum. DTP resmen PKK nın demokratik alan örgütlenmesidir. Hadi bakalım "Kürt Açılımı" meselesini DTP ile değil de bölgenin ileri gelenleriyle, Kürt milliyetinden her kademeden insanlarla farklı bir ortamda görüşün, tartışın. Bakalım Kandil ve İmralı bu DTP siz "Kürt Açılımı" ve çözüm arayışları toplantılarına ne cevap verecek?


PKK faşist bir terör örgütüdür. Evet bu ülkede Kürt halkıyla ilgili bir sorun vardır ancak bu sorunun temsilcisi 25000 teröristle bir örgüt ve onun demokratik ortam temsilcisi DTP değildir. 15 Milyon Kürt var ise 2 milyonu temsil eden DTP muhatap alınamaz.


Not: Hadi adamsanız gelin yasayı şöyle değiştirin=>Bağımsız adaylar olabilir ama bu kişiler seçildikten sonra asla bir partiye katılamazlar. Herhangi bir parti listesinden meclise giren kişi partiden ayrılırsa bağımsız olamaz, parti değiştiremez. Vekilliği düşer ve yerine atılan oy oranına karşılık o bölgede adaylardan kim denk geliyorsa o meclise girer. Böylece sandığa giden kişilerin attıkları oyların karşılığı güvence altına alınmış olur.

7 Ağustos 2009 Cuma

Hoşçakal Bahadır Akkuzu


Barış Manço'nun unutulmaz grubu Kurtalan Ekspres'in gitaristi Bahadır Akkuzu, kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
Kolunda uyuşma şikayetiyle gece özel bir hastaneye kaldırılan Akkuzu'nun kalp krizi geçirdiği anlaşıldı. 54 yaşındaki Akkuzu, acil serviste yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşama gözlerini yumdu.
Barış Abiye çok selam söyle bizlerden. Hoşçakal. Mekanın cennet olsun.

6 Ağustos 2009 Perşembe

4 Ağustos 2009 Salı

Azrail Lütfen Bu İşi Es Geç Şimdilik

Malum zat hastanedeymiş. Durumu stabilmiş. Çok sevindim. Böyle bir krizle ölecek birisi değil o. Azrail senden bir ricam olacak bu stabil hastanın seyahat işlemlerini ertele. Bir kaç kez daha yatsın hastaneye, evde tek başınayken rahatsızlansın. Yataktan düşüp biraz yardım dilensin ama sesi çıkmasın, duymasın kimse yalvarışlarını. Ve bir arkadaşımın msn de söylediği gibi "Eceliyle ölmesin". Sanırım bu dileklerime katılacak şu anda bu dünyada olmayan binler ve onun eceliyle ölmemesi, bu dünyada hesap vermeden gitmemesi için dua eden yüzbinler vardır.
Dayan bu sefer de dayan öyle kolay ölme. Hiç değilse yüzümüzü bir kez olsun gülümset.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Kadınların Özgürlüğü (Gonca Eren Yazdı)


Pek çok kavram kadınlarla somutlanır. Özgürlük de bunlardan bir tanesidir. Kadınlar bugün özgür değildir ve özgürlüğümüzü nasıl kazanacağımız ile ilgili rivayet muhteliftir.
Kadınların özgürlüğü bugün gericisinden ilericisine bütün siyasal ve ideolojik düzlemlerde tartışmasız bir başlıktır. Ama herkesin özgürlükten ne anladığı ise çok tartışmalıdır. Özgürlükten ne anlaşıldığı; bu özgürlüğün toplumsal alanda karşılık bulup bulamayacağı ya da nasıl karşılık bulacağı konusunda bize çok önemli ipuçları verir.
Nasıl mı? Açmaya çalışayım...
Kadına yönelik şiddete son diyen
AKP, bunca yıllık iktidarında söylemin ötesine geçememiş, töreyle, namus gerekçesiyle, cinnet mazeretiyle kadınların kanı oluk gibi akmaya devam etmiştir. AİHM’nin Türkiye’yi bu başlıkta mahkûm etmesi konusunda AKP’nin kadından sorumlu bakanı, “münferit olayları abartıyorlar.” diyerek teessüflerini belirtmiştir. Bu “münferit olaylar” her gün üçer beşer olmaya devam etmektedir.
Kadınların özgürlüğünü dert eden
Tayyip Erdoğan, İstanbul’da güpegündüz kafası kesilerek öldürülen Münevver ile ilgili “kızı boş bırakırsan, ya davulcuya, ya zurnacıya” yorumu yaparak kahvedeki “erkek” muhabbetinin devletin en üst makamlarından tezahürünü oluşturmuştur. Ne de olsa halktan biridir, “elit” değildir! Halkımızda olmayan sermaye onda vardır ama o yine de kendini halktan biri gibi hissetmektedir!
Türban takan kadınlar, mesleklerini icra edemiyorlar diye mağduru oynayanlar, çalışan kadının yaşadığı ayrımcılığa, fırsat eşitsizliğine, yoğun sömürü koşullarına engel olmayı bırakın, çanak tutmaktadırlar. Üç çocuk doğurun fetvası veren başbakanın hükümeti, çocuk sahibi kadınların çalışma özgürlüğünü sağlayacak düzenlemeler yapmamakta, var olan haklarını da elinden almaktadır. Bu ikiyüzlülük değil de nedir?
Gerici cenahın kadının özgürlüğünü hatırlamaları türban ile olmuştu. Bu noktadan tutmaya devam ettiler, koroya liberalleri de kattılar. Türban taktığı için üniversiteye giremeyen genç kızlarımızı dert edenler, üniversite kazanma hayali bile taşıyamayan milyonlarca genç kızımızı gündeme getirmek istememişlerdir. Ya da ömrü yoğun sömürü koşullarının yaşandığı işyerleri ile ev işlerinin yükleri altında ezildikleri dört duvar arasında geçen kadınlarımızdan da hiç bahsetmemişlerdir. Bu samimiyetsizlik değil de nedir?
Özgürlük havarisi kesilen iktidar
milletvekilleri çokeşliliğin bizzat uygulayıcısıdır. Karılarını bu şekilde mi özgürleştirmektedirler?
Oğlan çocukların “göster bakalım amcalara” tezahüratlarıyla, kız çocuklarının “bacaklarını kapayarak otur” telkinleriyle büyüdüğü bu toplumda yaşayan kadınlara “alın size özgürlük veriyoruz, örtündüğünüz müddetçe özgürsünüz” demek ne büyük bir ironidir!
Bu ülkede kadınlar, hava karardıktan sonra sokakta gezememektedir. Gece kadınlara yasak olan sokaklar, gündüzleri de dar gelmektedir. Tacizin, tecavüzün gecesi gündüzü yoktur.
Böylesi bir ülkede kadınların özgürlüğünü telaffuz eden ve yıllardan beri iktidarda olan bir partinin, AKP’nin yalanlarına kadınlar dur demelidir.
Özgürlük, insanca ve onurlu bir yaşam için olmalıdır. Özgürlük eşit bir toplumda karşılığını bulmalıdır.
Kadınların kentlerde köylerde özgürce yaşadıkları, çalıştıkları; kadına yönelik şiddetin
tarih kitaplarında anlatıldığı; genç kızlarımızın hayatlarından endişe etmeden özgürce gezebildikleri; kadınlarımızın aile ve çevre baskısı ile örtünmek zorunda kalmadıkları bir Türkiye’de “Peki türban takan kadınların özgürlüğü?” sorusu gündem haline bile gelmeyecektir.
Bu anlatılanların masal gibi olduğunu düşünenler; anlattıklarım, yıllardır kadınlara özgürlük adı altında anlatılan türban masalı kadar elle tutulur değildir belki ama daha gerçekçidir!

2 Ağustos 2009 Pazar

Sezen Aksu Tunceli'de Zazaca Söyledi

Sezen'de söyledi. İbrahim Tatlıses, Yılmaz Erdoğan, Mahsun Kırmızıgül, Ajda Pekkan, Niran Ünsal ve onlarcası Zazaca, Kürtçe söylemişlerdi. Ahmet Kaya vatan haini olmuştu Kürtçe şarkı çıkışı sonrası. 50yıldan fazla süredir binlerce insan sadece Kürt ve Türk halklarının kardeşliğinden bashettiği için "Düşünce Suçlusu" oldu. İşinden atıldı, ceza yattı. Sabıkalı oldu. Dışlandı. Yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Bugün bakıyorum siyasi iktidar diyor ki "Kürt Sorunu Var, Kürtçe Kanal ve Radyo çözümün ilk adımıdır". Ana muhalafet diyor ki "Kürt sorunu var ve bizim açılımımız en iyisidir". Ordu diyor ki "Kürtçe konuştukları ve bunu savundukları için kimseye TSK olarak farklı bakmayız". Basın "Kürt Sorunu", üniversiteler "Kürt Sorunu"... En şok eden ise "Kürt Açılımı Kurultayı" polis akademisinde yapılyor!
Ya kardeşim peki bu binlerce genç, aydın, yazar, işçi neden hapis yattılar? Neden bazıları ülkelerinden ayrılmak zorunda kaldılar? Neden bazıları vatan hasreti ile öldüler başka topraklarda? Neden "Kürt ve Kürtçe" diyen herkes vatan haini+pkk lı diye hedef gösterildi ve yargılandı? Ve o zamanlar köşe bucak kaçan sanatçılarımız şimdi nasıl oldu halk konserlerinde ve tv lerde "Kürtçe" okuma yarışına giriştiler? Pkk nın 25 yıl bu baskıdan beslenmesine müsade edenler neredeler? O halde binlerce vatan evladımızın hayatını kaybetmesine, binlercesinin ise sakat kalmasına neden olan sadece pkk lı katiller ve pkk terörü müdür? Bir dili konuşmayı, yazmayı özgür bırakmak, zaten var olan bir halkın varlığını kabul etmek için kaybolan onlarca yıla, onbinlerce insana, katrilyonlarca dolara değermiydi? Bugün yapılan doğru ise bugüne kadar hata yapanlar hesap vermeyecek mi? Ve bu güne kadar haksız yere hesap sorulmuş kişilerden nasıl özür dilenecek? Madem bu olacaktı da biz bunca bQu senelerce neden yedik!?!

Kandan ve yalandan beslenen yüzbinler hadi çıkın sokaklara ve bağırın "Kürt yoktur", "Kürtçe yoktur" diye. Nasılsa içeri tıkacak aydın kalmadı, devrimci ve yurtsever öğrencide azaldı.
Yoksa gün geldi ve devran değişti mi? Şimdi içeri girme sırası bizimkileri senelerce içeri atanlarda mı ?
Not: Basınımız biraz araştırıp öğrensin Tunceli'de Zazaca konuşulur? 28 binlik Tuncelide 55bin kişi Zazaca söyledi o şarkıyı Sezenle birlikte. Sezen Aksu Zazaca söyledi çünkü.