3 Ağustos 2009 Pazartesi

Kadınların Özgürlüğü (Gonca Eren Yazdı)


Pek çok kavram kadınlarla somutlanır. Özgürlük de bunlardan bir tanesidir. Kadınlar bugün özgür değildir ve özgürlüğümüzü nasıl kazanacağımız ile ilgili rivayet muhteliftir.
Kadınların özgürlüğü bugün gericisinden ilericisine bütün siyasal ve ideolojik düzlemlerde tartışmasız bir başlıktır. Ama herkesin özgürlükten ne anladığı ise çok tartışmalıdır. Özgürlükten ne anlaşıldığı; bu özgürlüğün toplumsal alanda karşılık bulup bulamayacağı ya da nasıl karşılık bulacağı konusunda bize çok önemli ipuçları verir.
Nasıl mı? Açmaya çalışayım...
Kadına yönelik şiddete son diyen
AKP, bunca yıllık iktidarında söylemin ötesine geçememiş, töreyle, namus gerekçesiyle, cinnet mazeretiyle kadınların kanı oluk gibi akmaya devam etmiştir. AİHM’nin Türkiye’yi bu başlıkta mahkûm etmesi konusunda AKP’nin kadından sorumlu bakanı, “münferit olayları abartıyorlar.” diyerek teessüflerini belirtmiştir. Bu “münferit olaylar” her gün üçer beşer olmaya devam etmektedir.
Kadınların özgürlüğünü dert eden
Tayyip Erdoğan, İstanbul’da güpegündüz kafası kesilerek öldürülen Münevver ile ilgili “kızı boş bırakırsan, ya davulcuya, ya zurnacıya” yorumu yaparak kahvedeki “erkek” muhabbetinin devletin en üst makamlarından tezahürünü oluşturmuştur. Ne de olsa halktan biridir, “elit” değildir! Halkımızda olmayan sermaye onda vardır ama o yine de kendini halktan biri gibi hissetmektedir!
Türban takan kadınlar, mesleklerini icra edemiyorlar diye mağduru oynayanlar, çalışan kadının yaşadığı ayrımcılığa, fırsat eşitsizliğine, yoğun sömürü koşullarına engel olmayı bırakın, çanak tutmaktadırlar. Üç çocuk doğurun fetvası veren başbakanın hükümeti, çocuk sahibi kadınların çalışma özgürlüğünü sağlayacak düzenlemeler yapmamakta, var olan haklarını da elinden almaktadır. Bu ikiyüzlülük değil de nedir?
Gerici cenahın kadının özgürlüğünü hatırlamaları türban ile olmuştu. Bu noktadan tutmaya devam ettiler, koroya liberalleri de kattılar. Türban taktığı için üniversiteye giremeyen genç kızlarımızı dert edenler, üniversite kazanma hayali bile taşıyamayan milyonlarca genç kızımızı gündeme getirmek istememişlerdir. Ya da ömrü yoğun sömürü koşullarının yaşandığı işyerleri ile ev işlerinin yükleri altında ezildikleri dört duvar arasında geçen kadınlarımızdan da hiç bahsetmemişlerdir. Bu samimiyetsizlik değil de nedir?
Özgürlük havarisi kesilen iktidar
milletvekilleri çokeşliliğin bizzat uygulayıcısıdır. Karılarını bu şekilde mi özgürleştirmektedirler?
Oğlan çocukların “göster bakalım amcalara” tezahüratlarıyla, kız çocuklarının “bacaklarını kapayarak otur” telkinleriyle büyüdüğü bu toplumda yaşayan kadınlara “alın size özgürlük veriyoruz, örtündüğünüz müddetçe özgürsünüz” demek ne büyük bir ironidir!
Bu ülkede kadınlar, hava karardıktan sonra sokakta gezememektedir. Gece kadınlara yasak olan sokaklar, gündüzleri de dar gelmektedir. Tacizin, tecavüzün gecesi gündüzü yoktur.
Böylesi bir ülkede kadınların özgürlüğünü telaffuz eden ve yıllardan beri iktidarda olan bir partinin, AKP’nin yalanlarına kadınlar dur demelidir.
Özgürlük, insanca ve onurlu bir yaşam için olmalıdır. Özgürlük eşit bir toplumda karşılığını bulmalıdır.
Kadınların kentlerde köylerde özgürce yaşadıkları, çalıştıkları; kadına yönelik şiddetin
tarih kitaplarında anlatıldığı; genç kızlarımızın hayatlarından endişe etmeden özgürce gezebildikleri; kadınlarımızın aile ve çevre baskısı ile örtünmek zorunda kalmadıkları bir Türkiye’de “Peki türban takan kadınların özgürlüğü?” sorusu gündem haline bile gelmeyecektir.
Bu anlatılanların masal gibi olduğunu düşünenler; anlattıklarım, yıllardır kadınlara özgürlük adı altında anlatılan türban masalı kadar elle tutulur değildir belki ama daha gerçekçidir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder