25 Eylül 2009 Cuma

İşte emperyalizmin Balkan başarısı

Davutoğlu ABD'de katıldığı toplantıda Balkan tarihinin bir başarı öyküsü olduğunu savundu. Balkanlar'da yaşanan savaşlar, Davutoğlu'nun öyküsünün ancak “emperyalizmin başarı öyküsü” olabileceğini gösteriyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte ABD'de bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dün New York kentinde Balkan Amerikan Dernekleri Federasyonu (FEBA) ve Rutgers Üniversitesi tarafından düzenlenen “Balkan Liderleri Toplantısı”na katıldı.

Davutoğlu burada yaptığı konuşmada Balkan tarihinin bir başarı öyküsü olduğunu savundu ve Balkanlaşma kelimesinin "parçalanma, bölünme" gibi olumsuz anlamda değil, kültürel ve etnik farklılıkların zenginliği ve uyumu temelinde olumlu anlamda değerlendirilmesi gerektiğinden bahsetti.

Davutoğlu, çizdiği başarılı Balkan tablosuna örnek vermek için de 16. yüzyıla dek geri giderek, o zamanlar Balkan kentlerinin Batı Avrupa kentlerinden daha fazla refah içinde olduğunu ileri sürdü.

Davutoğlu'nun bu iddiayı hangi bilimsel ölçütlere dayandırdığı bilinmiyor. Ancak 20. yüzyıla dek Avrupa coğrafyasında hep en yüksek köylü nüfusa sahip olmuş Balkanlar’ı, Batı Avrupa ile kentlerin refah seviyesi üzerinden karşılaştırmak “ilginç” bir değerlendirme olarak nitelenebilir.

Balkanlar’dan başarı öyküsü çıkarmak için 16. yüzyıla geri gitmek ise daha “ilginç” bir tercih olarak değerlendirilebilir. Çünkü, yakın geçmişe bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından sosyalizmin egemen olduğu kısa dönem hariç Balkanlar denince herkesin aklına savaş, bölünme, parçalanma geliyor. Bu da ancak “emperyalizmin başarısı” olarak adlandırılabilir.

Davutoğlu'nun konuşmasında eksik bıraktığı “Balkanlar'da emperyalizmin başarı öyküsü”nü biz tamamlayalım:

Öykü 19. yüzyılda başlıyor. Avrupa'da o yüzyılda “güç dengesi” adı verilen durum, zamanın emperyalist ülkeleri İngiltere, Fransa ve Rusya'nın bir aktörü diğerine karşı desteklemesidir ve bu oyun en karmaşık şekilde Balkanlar'da oynanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılma mücadelesinde, geleceğin müstakbel devletleri önce ayrılmak konusunda desteklenmiş, sonra birbirlerine karşı “dengelenmişlerdir”. Emperyalizmin satranç tahtasına dönen bölgede, Sırplar Makedonlar'la, Makedonlar Bulgarlar'la, Bulgarlar Yunanlar'la, Yunanlar Arnavutlar'la, Arnavutlar Sırplar'la, Sırplar Türkler'le savaşıp durmuştur... Öykünün en bilinen kısmı, birbirleriyle savaşmaya ara veren Balkan Devletleri'nin topluca Osmanlı ile savaşmaları ve ardından yine kendi aralarında savaşmalarının hikayesi olan Balkan Savaşları'dır.

Balkan halkları İkinci Dünya Savaşı'na kadar olan yılları, emperyalizmin neden olduğu en büyük savaşlardan biri olan Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı geçtiği noktalardan birinde bulunmalarından dolayı, yaralarını sarmakla geçirmişlerdir. İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerin ve İtalyanların Balkan ülkelerindeki işgali Birinci Dünya Savaşı'nın öykülerinden de üzüntü vericidir.

Balkanlar’da birlik ve refah dönemi İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bölgenin neredeyse tümünün sosyalizmin etkisi altına girmesi ile yaşanmıştır. Ancak bu Davutoğlu'nun öyküsünde yer almaması gereken bir gerçektir.

Öykü Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkelerinin çözülmesi ile devam eder. Savaş Balkanlar'a geri dönmüştür. Parçalanma ve bölünme bu kez en zengin etnik ve dini kompozisyona sahip Yugoslavya'da gerçekleşmiştir. Aslında öykü yine bilinen öyküdür: ABD ve Almanya tarafından silahlandırılan gruplar, Hırvatlar'la savaşan Sırplar, Sırplar'la savaşan Müslümanlar ve halkların üzerine düşen NATO bombaları. Sonuç yüz binlerce insanın ölmesi, kentlerin yerle bir edilmesidir. Yugoslavya bugün yedi parçaya ayrılmıştır ve halen savaş ve ayrılma potansiyelini korumaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder