27 Kasım 2010 Cumartesi

Tribünlerin isyan sesi beyazperdede


Almanya’nın  ‘kategori dışı’ futbol takımı St. Pauli’nin aşkın, vefakâr ve bir o kadar da isyankâr taraftarının hikâyesi beyazperdeye aktarıldı. ‘Gegengerade: Niemand siegt am Millerntor’ (Düz Sırt: Millerntor’da kimse kazanmaz) adlı filmin yönetmen koltuğunda daha önce punk hareketiyle ilgili bir film hazırlamışlığı bulunan Alman yönetmen Tarık Ehlail oturuyor. Filmde Magnus, Kowalski, Arne, Dr. Hennings ve Baldu isimli, dünyaları birbirinden çok farklı beş St. Pauli taraftarının hikâyesi üzerinden takım için duyulan ve mantıkla açıklanamayacak tutkunun halleri anlatılıyor. Bazı bölümlerinde binlerce kişilik gerçek taraftar görüntülerinin kullanıldığı filmin oyuncu kadrosunda, Fatih Akın’ın ‘Soul Kitchen’, ‘Temmuzda’, ‘Solino’ gibi filmlerinde de rol almışlığı bulunan, Almanya’nın önde gelen oyuncularından Moritz Bleibtreu ile Mario Adorf, Natalia Avelon, Fabian Busch, Katy Karrenbauer, Wotan Wilke Mohring gibi isimler bulunuyor. Film, gelecek yıl Almanya’da gösterime çıkacak. En büyük dileğimizse St. Pauli taraftarlarının aşklarına yaklaşık bir buçuk saat boyunca saygı duruşunda bulunan filmin Misak-ı Milli sınırları içerisine de uğraması.


St. Pauli: Başka bir semt, bambaşka bir taraftar grubu
St. Pauli’deki keramet nereden geliyor? 1910’da kurulan kulübün sıradışılığının altında Almanya’nın liman kentlerinden Hamburg’daki 30 bin kişilik St. Pauli semtinin kendine özgü yapısı yatıyor. St. Pauli, 17. Yüzyıl’da kurulmasının ardından cüzamlı hastalarla başlayıp zaman içinde toplumun tüm ezilenlerine ve dışlananlarına ev sahipliği yapan bir mahal oldu. Denizcilerin uğrak yeri olması nedeniyle genelev kültürü zaman içinde oturdu. Semt bugün de Amstardam’daki Red Light’ı andıran ve hayat kadınlarıyla dolu, bol sex shop’lu geniş bir caddeye sahip durumda. Almanya’daki punk hareketinin zamanında güçlü olduğu, her daim muhalif bir damara sahip olan semtte bugün yaşayanların dörtte biri göçmen kökenli. Sokakları genelevlerle, barlarla, grafitili, isyankâr sloganlı duvarlarla, kırık bira şişeleriyle dolu bu semtin kulübü de haliyle farklı oluyor. 



“Faşistleri s..tir edin Türkler’le kardeşiz”
Taraftarlar her maçta ellerinde Marx ve Che posterleri, kara-kızıl flamaları, sembolleri kuru kafalı bayrakları (Kurukafa Hamburg’da zamanında zenginleri soyup malları fakirlere dağıtan korsan Störtebeker efsanesini temsil ediyor), biraları, anti-faşist sloganları ve şarkılarıyla Millerntor Stadı’nı doldurup yenilseler bile bir şenlik havası estiriyor. Taraftarların duyarlı olduğu konular saymakla bitmez. 1993’te Solingen kentinde Neo-Naziler’in ev yakıp beş Türkiyeli’yi katletmeleri sonrası Türkçe açtıkları ‘Faşistleri s..tir edin, biz hepimiz kardeşiz!’ pankartı sadece bir örnek (Kadrosunda daha önce de Türkiye kökenli futbolcuların bulunduğu takımda bu sezonda da kolunda Dersim 63 dövmesi bulunan Türkiye kökenli futbolcu Deniz Naki oynuyor). Kulüp aynı zamanda uluslararası alanda da sol açıktan top koşturuyor. Takımın FİFA üyesi olmayan ülkelerin takımlarına 2006 FIFI Dünya Kupası’nda ev sahipliği yapması bunun güzide örneklerinden. Her ülkenin kendi adıyla katıldığı ve KKTC’nin şampiyon olduğu kupaya St. Pauli’nin kendi adıyla katılması da cabası. 



St. Pauli bugünlerde tarihinin en iyi dönemlerinden birini yaşıyor. Yıllar boyunca birçok kez Almanlar’ın birinci ligi Bundesliga’ya çıkıp geri düşen takım 2004’te üçüncü lige kadar düştü, büyük bir mali krize girdi ve amatör kümeye düşmenin eşiğinden döndü. Ama yardıma St. Pauli ruhu yetişti! Kulübün o dönemdeki eğlence merkezi işletmecisi eşcinsel başkanı Corny Littmann’ın liderliğinde tişört satışından özel maçlara mali gelir getiren kampanyalar düzenlendi ve bu arada takım da kendini toparlamaya başladı. Ve St. Pauli bu sezon yeniden Bundesliga’ya yükseldi. Ama has St. Pauli taraftarı için değişen bir şey yok. Hatta onlar endüstriyelleşmeden ve moda olduğu için tribünlerine doluşan cüzdanı kalın gençlerden de rahatsızlar. Amatör lige de düşse, yenilse de yense has taraftarı hep onunla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder