9 Aralık 2010 Perşembe

Madem ki başladı… O halde inceldiği yerden kopsun… (Ersin Vedat Elgür* Yazdı)

Ya şimdi her darbeye karşı yanında olacağız hatta önünde duracağız öğrencinin... “Vurma!” diyeceğiz; “Yapma!”; ona saldıranlara... Ya da bol harfli unvanlarımızın gerisinde bir sığıntı mekânı olmaya devam edecek akademi... 

Akademinin uzamı artık boşluktur; 
biat edenlerin ve el pençe divan duranların “hiç” hükmündeki mekanı… 
saray koltuklarındaki sükut içinde dinginliktir; 
ve kendi intiharına gönüllü bir yolculuktur boğaz kıyılarında… 

Akademinin zamanı artık akmayan tekrar ‘an’larıdır; 
soluk amfilerde ‘teneffüs zili çalsın’ diye oturanların memur emekliliği beklentisi… 
kendi tarihine körlüktür ‘müfredat’ bekleyen ‘eğitmen’leriyle; 
ve vicdan 30 kelimelik bir kavramsal hazneye sığınan ‘liberal’ bir kıvırma eylemidir… 

Ülkenin kendi gırtlağına dayadığı bir bıçaktır artık akademi; 
3., 4. sıradan atanan rektörleriyle seçimi ‘yok’ sayılanların itirazsızlığında; 
ve dehşetengiz bir sessizliktir, ancak ezan sesinin bozabildiği koridorlarda. 

Bütün devlet erkânının sıraya girmiş linç çağrısıdır akademi, 
iliştirilmiş basının ‘………’de/da boy boy öğrenci fotoğraflarıdır hedef tahtasında… 
büyük binaların rahat odalarında geçirilen zaman, 
odaların kapısında yalandan kocaman bir unvan 
ve artık öğrencinin ağzında alışkanlıktan kullanılan anlamsız bir kavram: ‘Hocam.” 

Kongrelerde, sempozyumlarda bir puan avıdır akademi, 
çalıntı makalelerinde yalandan bir prestij jesti, 
beş para etmez kitaplara onay mührüdür. 

ameliyathane masasında performans parasıdır akademi 
ve ikinci öğretimlerde üç katı ders ücreti… 
koridorlarında ek ders kovalanan, en yüksek rakımında ihaleler dağıtılan… 

“kendi mağduriyetinden şanlı bir zalim yaratanların”, 
“zûlm ile abad olan sonunda berbad olur” hükmünü bilmeyenlerin 
her günkü ‘kolluk’ çağrısıdır akademi. 

Öğrencileri dövülen ve öldürülen, 
YÖK’ün kalkanında siyasi iktidar tarafından istifası istenen ‘özerk’ ve ‘özgür’ yöneticileriyle, 
bir eski düştür akademi. 

Düşünmenin ve yaratmanın uzak coğrafyasında eleştiriyi sadece ‘söz’ zannedenlerin, 

secdenin döndüğü yeni kıbleyi, piyasayı, tanrı hükmünde belleyenlerin, 

bir sure var ya sürekli okunur; “gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar…” diye; 600’lü yıllardan bin sene daha geriye gidelim; “ruhları ham olanlar için gözler ve kulaklar kötü tanıktırlar” diyenleri bilmeyenlerin, 

akademinin ‘tekrar’ın değil ‘bilgi üretimi’nin mekânı olduğunu hiç ama hiç düşün(e)memiş olanların, 

ayakkabı atmanın haklı gururuna yumurta yemenin mağrurluğuyla ortak olamayanların, 

düşünsel sınırlılığı ve kapasitesizliği ile öğrencileri hasta ilan eden öne atlayan Türklerin, 

öğrencinin sevgili gazetesi Radikal’i, polise destek mahiyetinde ‘orantısız protesto’ kavramını üreten Canlara emanet edenlerin, 

yine aynı yerde iktidarın sağ Bekinin, 

üniversite ve siyaseti birbirinden ayırmaya özünden çok can atanların, 

sözünün hükmünün kolluk üzerindeki etkisini bile düşünmekten aciz olanların 
ve…. 
…. 
…. 
…. 
…’nin/nın/nun/ın/in mekanıdır akademi 


19 yaşında bir kadının eline, 
ufacık bir kutu içinde verildiğinde kanla yıkanan ‘düşürülmüş’ cenini 
“ne işi vardı hamile kadının orada” diyen soysuzluğun iznidir akademi… 
15 yaşında hamile kalmayı önerenlerin ülkesinde “bebeğin babası kim ki” diye soranların kahpeliğidir. 


“Öğrencilerin eylemi örgütlü bir eylem”miş ve “devletin elinde bunu yapanlarla ilgili bilgi var”mış. 
Bu ülkede üniversite öğrencileri 50 senedir örgütlenir ey devletin yüce erkanı, sağır sultanın bile duyduğu senin yeni malumun mudur? 
Yoksa siyasal alanın zeminini çıkar ve strateji hesaplarından arınmış biçimde üretmeye çalışan politik gençlere midir tehdidin? 
Kusura bakma ama; sakın ha sakın onlara dokunma. 
Hepsi benim öğrencimdir… 

Hocalarım… 
benim titrim düşüktür, sözümün hükmü yoktur… 
Ama ya şimdi her darbeye karşı yanında olacağız hatta önünde duracağız öğrencinin, 
“Vurma!” diyeceğiz; “Yapma!”; ona saldıranlara, 
Ya da bol harfli unvanlarımızın gerisinde bir sığıntı mekânı olmaya devam edecek akademi; 

Yeniden bir ÖĞRENCİME DOKUNMA demek zor olmasa gerek… 

*Ersin Vedat Elgür 
Dicle Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi 
ersinvedat@gmail.com 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder