8 Haziran 2010 Salı

1968'in ilk boykotları...

Bu hafta bir boykot ve işgalin öyküsünü okuyacaksınız. 12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin “eğitimde reform” isteğiyle başlattıkları boykot ve işgalin üstünden kırk yıl geçti… 

İstanbul Üniversitesi’nde başlayan ve kısa süre sonra işgale dönüşecek olan “öğrenci olayları”na geçmeden önce, İstanbul’dan önce Ankara’da başlayan boykot ve işgallere değinelim.
10 Haziran 1968… Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrencileri boykot ilan ederler. Boykot nedeni, Latince sınavı yapılırken bir profesörün sınavların başka bir güne bırakıldığını açıklamasıdır. Saat 12.00’den itibaren okul boykotçu öğrenciler tarafından işgal edilir. Akşamüzeri öğrenci derneği başkanı Celal Kargılı, gazetecilere 13 maddeden oluşan taleplerini okuduktan sonra boykotun ve işgalin nedenlerini açıklar: “Dünya gençliği bizden çok daha iyi şartlarda bulunurken, daha iyi olanaklara kavuşmak için mücadele verirken pek ilkel koşullarla ve en ilkel yönetmeliklerle öğrenimimize devam etmemiz, Türk gençliğinin devrimcilik görüşü ile bağdaşmamaktadır. Biz, bu hareketle Türkiye’deki bütün üniversite gençliğinin devrimci hareketlerine, fakültemiz bahçesini mücadele alanı olarak ayırdık.”
“Bizim 68, Fransa’dan etkilenmedi!” diyenlere bir hatırlatma; Celal Kargılı’nın sözlerinde Fransa’da başlayan “öğrenci eylemleri”nin etkisi açıkça görülmekte...
Ankara Üniversitesi’nde başlayan boykot, aslında ilk boykot değildir. Daha önce 11 Nisan 1968 tarihinde Ankara İlahiyat Fakültesi’nden iki öğrencinin - Hatice Babacan ile ona destek olan Mustafa Demirsoy - “başörtüsü” nedeniyle okuldan atılmasıyla öğrenciler boykota gitmişlerdir. İlk boykot Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yapılır ancak “eğitimde reform” isteğiyle başlayan, öğrenci desteğini alan ilk kitlesel boykot Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde yapılan boykot olarak geçer tarihe.
İstanbul Ünİversİtesİ boykotta
Ankara’daki boykottan iki gün sonra İstanbul’da, İstanbul Üniversitesi Hukuk ve Fen Fakülteleri’nde de boykot başlar. 12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri, sabah saat 08.30’ta boykot ilan ederler. “Eğitimde reform” isteğiyle başlayan boykot, kısa sürede işgale dönüşür. Hukuk Fakültesi’nin kapıları kapanır. Merkez binaya el konulur, fakültenin telefon santralı işgal edilir.
20 Haziran 1968 tarihli Hayat dergisinde yayınlanan işgal haberini aktararak devam edelim yazıya: “Dünyanın çeşitli ülkelerinde, muhtelif sebeplerden patlak veren öğrenci hareketlerinin bir benzeri de, geçen haftanın ortasında Türkiye’de görüldü. Hareket önce Ankara Üniversitesi’nde, sonra da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde başladı. Çeşitli konularda geniş reformlar isteyen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri, 12 Haziran günü, sabahın erken saatlerinde ve imtihanların başlamasına pek az bir zaman kala, üniversite binasını tamamen işgal ettiler.
Olaylar, bir grup öğrencinin Hukuk Fakültesi Dekanı Reha Poroy’un dekanlık odasına gelerek, imtihanların durdurulduğunu ve fakülte binasının kendileri tarafından işgal edildiğini bildirmeleri ile başladı. Dekan Reha Poroy’un odasını kendilerine merkez olarak seçip bir de komite kuran öğrenciler, daha sonra santralı ve diğer bölümleri de kontrol altına aldılar. İstekler şunlardı:


1- Hukuk Fakültesi öğrencileri üniversitenin yönetimine iştirak ettirilmeli ve oy sahibi olmalıdır.
2- Belge usulü kaldırılmalıdır.
3- Yazılı imtihanlardan sonra öğrencilere üç sözlü hakkı tanınmalıdır.
4- Ara sınıflara şubatta imtihan hakkı tanınmalıdır.
5- Kitaplar ucuzlatılmalı ve baskı üniversite matbaasında yapılmalıdır.
6- İmtihan kağıtlarının köşeleri kapatılmalıdır.
7- İmtihanlar üç kişilik bir jüri önünde yapılmalıdır.
8- Başta burs meselesi olmak üzere, bütün öğrenci sorunları yeniden incelenip, düzene sokulmalıdır.”
“Sağ sol yok, boykot var!” sloganı ile başlayan boykotlar, FKF (Fikir Klüpleri Federasyonu) üyesi öğrencilerin önderliği ele almasıyla birlikte başka bir düzeye sıçrayarak, öğrencilerin kendi seçtikleri temsilcilerle birlikte çoğalarak büyüyen bir harekete evrilir…
İstanbul Ünİversİte Boykot Komİtelerİ
17 Haziran günü İstanbul Üniversitesi’ndeki boykot ve işgale, İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri de katılarak okullarını işgal ederler. “Eğitimde reform” talebi ile eyleme başlayan öğrenciler temsilcilerinin katılımıyla “İstanbul Üniversite Boykot Komiteleri” adıyla merkezileşir.
Üç hafta süren boykot ve işgaller üniversite yönetiminin eylemci öğrencilerin reform taslağını görüşmeyi kabul etmesiyle sonuçlanır. 8 Temmuz’da Milliyet gazetesine demeç veren İstanbul Üniversite Boykot Komiteleri İcra Konseyi Sekreteri Toygun Eraslan eylemi şöyle değerlendirir: “... Üniversite öğrencisi, 12 Haziran’da başlayan spontane harekete tüm gücü ile katılarak bozuk eğitim düzenine başkaldırdı. Toplumun bütün kurumları gibi eğitim düzeni de toplumun temel yapısındaki değişmelerle birlikte değerlendirilmek zorundadır. Bugün yapılan öğretimden edinilen bilgiler, emekçi halkın yaşam düzeyini yükseltmiyor ve az gelişmiş bir ülke olan yurdumuzun hızla kalkınmasına katkıda bulunmuyor.”
1968 yılında başlayan bu boykot ve işgaller karşısında hükümetin tavrına gelince... Başbakan Süleyman Demirel, olaylara gayet temkinli bir tutumla yaklaşmakta, bir yandan eleştirirken diğer yandan da olayların üniversitenin iç sorunu olarak değerlendirip müdahaleden kaçınmaktadır. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ise 18 Haziran’da yaptığı basın toplantısında: “Gençlerin sorunlarının, eğitim politikasının değişmesiyle giderilebileceğini” söyleyecektir...
Bir öğrenci heyeti, 20 Haziran’da Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile görüşür ve Cevdet Sunay; “öğrencilerin isteklerinin büyük bir bölümünün haklı ve değişebilir olduğunu, kredi, sağlık ve yurt sorunlarının yeniden ele alınması gerektiğini” açıklar…
Boykot ve işgal eylemleri; akademik dünya içinde var olan çelişkileri su yüzüne çıkarmış, öğretim üyeleri ile öğrenciler arasında daha sıcak ilişkiler kurulmasına vesile olur. 21 Haziran günü İstanbul Üniversitesi’nden 121 asistan boykotu desteklediklerini açıklar.
10 Haziran’da Ankara’da başlayan, 12 Haziran’da İstanbul’da birçok üniversite ve özel okul öğrencisinin katıldığı boykot ve işgaller bütün Türkiye’ye yayılır. İzmir, Erzurum ve Eskişehir’deki üniversite öğrencileri de boykotlara katılır…
İstanbul Üniversitesi ve İstanbul’daki diğer üniversite ve yüksek okullarda sürdürülen boykot ve işgaller, 27 Haziran günü öğrenci konseyi ile rektörlük arasında yapılan anlaşmayla sona erer. Öğrencilerin “eğitimde reform” isteklerinin görüşüleceği sözü üzerine 15 gün boyunca gece gündüz fakültelerini işgal eden öğrenciler, boykotun başarıya ulaşmasının sevincini yaşarlar…
Bu eylemler sırasında daha sonraki yıllarda öğrenci hareketinin önderleri olacak kişiler öne çıkacaktır: Deniz Gezmiş, Harun Karadeniz, Kemal Bingöllü…
Haziran ayı içinde gerçekleşen üniversite boykot ve işgallerinin ardından öğrenci eylemleri hızla büyüyerek anti-emperyalist bir çizgiye oturacaktır. Temmuz ayı içinde İstanbul’ a gelen Amerikan 6. Filosu’nu protesto eden üniversite gençliği, bu tarihten başlayarak anti-emperyalist ve bağımsızlıkçı bir eylem çizgisini sürdürecektir.
İşte, 1968 yılında Fransa’dan başlayan isyan ateşinin ülkemizde ilk kıvılcımlarının yayıldığı günlerin öyküsü böyle... Ancak Fransa’dakinden farklı olarak, o günlerin öğrenci önderlerinden birçoğu ne yazık ki artık yaşamıyor…

***
“Eğitimde Reform”
“İstanbul Üniversitesi İşgal Komiteleri Konseyi” tarafından 20 Haziran 1968’de yayınlanan “İstanbul Üniversitesi Genel Reform Tasarısı ve Fakültelere Özgü İstekler” başlıklı 48 sayfalık broşürün “giriş” bölümünü aktarıyoruz…
Ünİversİtelerİmİzde gerçekleştirilmesi zorunlu görülen değişimlerin sadece, Üniversitelerin kuruluş ve işleyiş sistemiyle ilgili olmayacağı açıktır. Üniversite düzenini, bu müesseselerin kuruluş ve işleyiş biçimlerinden, öğrencilerin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesine kadar varan bütün sorunları içine alan bir şekilde anlamaktayız. Eğitilmenin, özellikle yüksek eğitim yapabilmenin bir şans, bir imtiyaz durumunda olduğu ülkemizde, Üniversite sorununun tüm eğitim sorunundan ayrılmayacağını, eğitim sorununun ise temel düzen sorununa bağlı bulunduğunu bilmekteyiz. Fakat, mevcut düzen ve fırsat eşitsizliği içinde dahi, gerek Üniversitelerin işleyişi yönünden, gerek öğrencilerin ekonomik sosyal durumları yönünden yapılacak bir çok işin bulunduğuna ve bunların dahilinde olduğuna da inanmaktayız.
Yapılmasını zorunlu gördüğümüz, gerçekleştirilmesi için çaba göstermeğe azimli olduğumuz işler, sadece öğrencilerin gündelik sorunlarıyla ilgili değildir. Daha iyi eğitilmek, Anayasamızın 21. maddesine uygun olarak çağdaş bilim ve eğitimin verilerine ulaşmak özlemi içindeki Yüksek Öğrenim Gençliği, bu amacına sadece öğrencilerin durumlarındaki bazı geçici, oyalayıcı ve hatta uyutucu tedbirlerle erişemeyeceğinin bilincine varmıştır. Bu nedenledir ki, yüksek öğrenim gençliğinin giriştiği, ulusçu, gerçekçi ve tüm yurdumuza yayılan eylem Üniversite sorununu bir tüm olarak ele almak, başta çözümlenmesi gereken sorunları saptamak ve bunların çözüm yollarını ortaya koymak zorunluluğu duymaktadır.
Çözümlenmesini, yurdumuzun tüm gelişim çerçevesi içinde de, zorunlu saydığımız sorunların çözüm yollarının bazılarını Üniversitenin kendi başına gerçekleştirilmesi olanakları bulunmamaktadır. Bu tür sorunlar kanun yoluyla çözümlenebilecektir. Buna karşılık bir takım sorunların Üniversitece çözümlenmesi mümkündür.

FEZA KÜRKÇÜOĞLU
fezakurkcuoglu@birgun.net

Yukarıdaki yazı Birgün'ün 8 Haziran 2008 tarihli baskısından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder