21 Şubat 2010 Pazar

Sanatçılardan Başbakan'a yanıt

Dün sanatçılarla demokratik açılım kahvaltısı yapan Erdoğan, "Sanatçılarımız ülke meselelerine el atsın, elini taşın altına koysun" demişti. TEKEL işçileriyle sabahlayan sanatçılardan Başbakan'a yanıt geldi.

Başbakan Erdoğan, dün TEKEL işçilerinin büyük buluşmasına ev sahipliği yapan Ankara’dan uzak durmayı tercih etti ve gün boyu İstanbul’da çeşitli programlara katıldı. Sabah saatlerinde Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde sanatçılarla “demokratik açılım” toplantısı yapan Erdoğan, akşam da köprülü kavşak açılışına katıldı.

Erdoğan, Dolmabahçe'deki kahvaltılı toplantıda oldukça geniş bir yelpazeden isimleri ağırladı. Toplantıya katılan yaklaşık 60 kişinin içinde “Bozkırın tezenesi” Neşet Ertaş da vardı, bir konserinde seyirciye “Niye moron moron bakıyosunuz abi, Diyarbakır’dan mı geldiniz?” diye seslenen Demet Akalın da...

Türkülerden, pop ve arabesk şarkıların sözlerinden alıntılar içeren oldukça uzun bir konuşma yapan Erdoğan, kardeşlik ve barışın tesis edilmesi için sanatçıların “demokratik açılım”a desteğinin çok önemli olduğunu vurguladı ve sanatçılara şöyle seslendi: "Sanatçılarımız, engin yürekleriyle ülkemizin meselelerine el atsınlar, elini taşın altına koysunlar."

Toplantının çıkışında basına konuşan ünlü yüzler, “çok güzel ortam olduğundan, hoş sohbetler edildiğinden” söz ettiler. Toplantıya girerken "Ben bu açılımın içini görmek istiyorum, umarım Başbakan bize anlatır. Bazı eleştirilerim de olacak" diyen Arif Sağ, çıkarken "Aldığım izlenim, Başbakan'ın söylenenleri yapmak arzusunda olduğu yönünde. Tabi bu illa da olur olmaz onu bilemem ama umudumuz, bu ülkede demokrasinin hayat bulmasıdır" dedi. "Açılımı ben bilmem" diyen Neşet Ertaş, yoksullara yardım edilmesi talebini iletmek için geldiğini söylediği toplantının çıkışında, "TOKİ evleri yapıyorlar çok güzel. Garibe, fakir ve fukaraya vereceklerini söylediler" diye konuştu. Rojin, taş attığı gerekçesiyle hapse atılan çocuklar için oradaydı; Orhan Baba da kardeşlik için. Sinan Özen ise Başbakan’a "bu süreçte neler yapabiliriz" diye sorarak Nihat Doğan gibi açılıma özel şarkılar yapabileceği mesajını verdi. Ferdi Tayfur, yurtdışına çıkarken pasaportuna el konulduğunu anlatarak Başbakan'dan sanatçılara özel düzenleme istedi. Demet Akalın ise, üç çocuk fikrine sıcak bakmayan kocasını Başbakan'a şikayet etmek için geldiğini söylüyordu.


Toplantıya çağrılanlardan Edip Akbayram ve Sabahat Akkiraz ise katılmayacaklarını açıklamışlardı. Akkiraz’a toplantıya neden katılmadığını sorduğumuzda, Alevi Çalıştayı döneminde ağzının yandığını anlattı. O dönemde iyi niyetle yola çıkarak Hükümetin çağırıcısı olduğu toplantılara katıldığını, ancak sürecin devamında AKP’nin Alevilerin sorunlarının çözülmesi adına somut adımlar atmadığını söyleyen Akkiraz, bu tür toplantıların “düğün yemeğinden farksız” geçtiğini, kalabalık içinde düzgün bir tartışma yürütmenin mümkün olmadığını ekledi. Akkiraz ayrıca, TEKEL işçilerinin sorunları ve yargıda yaşanan kriz çözülemediği sürece, açılım ya da diğer konularda da bir çözüm bulunamayacağını vurguladı.

Dolmabahçe’de ünlüler geçidi yaşanırken, uzun yollar aşıp başkente ulaşan onbinlerce insan da Başbakan’a sesleniyordu: “AKP yıkılsın Tayyip altında kalsın”, “TEKEL’in ateşi AKP’yi yakacak”, “Biz haklıyız, biz kazanacağız”, “TEKEL işçisi kazanacak”… Bu sloganları atanlar sadece TEKEL işçileri değildi. TEKEL işçilerini haklı buldukları için, Hükümeti haksız buldukları için, ya da işçilerle aynı tarafta olduklarını hissettikleri için ülkenin dört bir yanından gelenler de oradaydı. Ve o kitlenin içinde sanatçılar da vardı.

Bir de Ankara'daki sanatçı buluşmasına gözümüzü çevirdik. Başbakan’ın Ankara'dan uzaklaştığı gün Ankara’ya gelen, TEKEL işçileriyle sabahlayan sanatçılara neden orada olduklarını, Başbakan’ın “Sanatçılar ülkemizin meselelerine el atsınlar, ellerini taşın altına koysunlar” çağrısına ne dediklerini, açılımlarla birlikte gelenekselleşmeye başlayan sanatçı davetleri hakkında ne düşündüklerini sorduk…

Nejat Yavaşoğulları: Sanatçılar her şeyden önce bağımsız olmak durumundadırlar. Bağımsızlık ile ülkede olup biten hakkında fikri olmamayı, sessiz kalmayı kast etmiyorum. Söylediğim daha çok, iktidara bağlılık anlamında. Yerleşik düzenin savunucularına, oyunlarına alet olmak ise bunun en kötüsüdür.

Demokratik açılım projesi adında yürüyen proje dış kaynaklı bir projedir ve bu açılımın ne olduğu ortaya çıkmıştır. AKP hükümeti kendi cephesini güçlendirmek, kendisine destek bulmak için sanatçıları davet ediyor. Buna alet olmamak gerekir. Bazı sanatçılar AKP’nin davetine katılmayı reddetti, beni davet etseler ben de reddeder katılmazdım. Belki bazı sanatçılar kulağa hoş geldiği için gidiyor buna. AKP şöyle bir şey yapıyor, kanca atıyor insanlara, “yaka paça” ediyor bir anlamda.

Ben artık Türkiye’nin bundan sonra daha farklı olacağının umudunu taşıyorum. 15-16 Haziran, TARİŞ Direnişi, madencilerin yürüyüşü Türkiye işçi sınıfı tarihinde nasıl birer dönüm noktasıysa, TEKEL işçilerinin direnişi de böyle bir dönüm noktasıdır 2010 yılında. Bu direnişle birlikte halkta yıllardır oluşan tepkiler ortaya çıktı. TEKEL işçilerinin mücadelesini gören halk, direnmeyi, karşı olmayı, haksızlıklara karşı durmayı öğrendi. Biz yıllar önce, sokaklardan, yürüyüşlerden gelen insanlarız. Türkiye halkı yıllardır bunu unutmuştu. Şimdi insanlar belki evinde dizi izliyor, belki sabahın erken saatinde işe gidiyor, belki şu an burada değil ama bu direnişten haberdar.

Bu iktidar yabancı kaynaklı bir iktidar, sokağa çıkana darbeci diyor. Ama bu direniş, işçi sınıfının gücünün ne kadar büyük olduğunu gösterdi. Çok büyük bir ses yarattı. Çünkü burada gerçek emekçiler var. Onların sesi herhangi başka bir grubun sesinden daha büyük bir ses çıkartıyor. Onların direnişi toplumun, tüm halkın kılcal damarlarına kadar yayılıyor.

Tarık Akan: O toplantı, oraya katılan sanatçılar beni ilgilendirmiyor. Burada emekçilerin bir arada olması, emekçilerin dayanışması önemlidir. Bu bir demokrasi mücadelesi, bu demokrasi mücadelesinde emekçilerin yanında olmak gerekirdi. Biz de buradayız. Demokrasi buradan başlar.

Rutkay Aziz: Biz buraya emekçilerle dayanışma için geldik. Sanatçı olarak emekçilerin yanında olmamız gerekirdi ve biz gerekeni yaptık.

Orhan Aydın: Başbakan sanatçılara “Elinizi taşın altına koyun” demiş. Bu ülkedeki tüm sosyalistler ve aydınlar adına bu ülkenin başbakanına sesleniyorum. Evet, biz elimizi taşın altına koyuyoruz. Ama emperyalistlerin pisliklerinin altına değil, TEKEL işçilerinin tuttuğu bayrağın altına ellerimizi koyuyoruz.

Erdal Erzincan: Bu toplantılar konusunda farklı görüşü olan insanlar var. “Bir şey söylenecekse gidip yerinde söylemek gerekir” deniliyor… Ben açıkçası çok samimi olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir teklif bana gelmedi. Gelseydi de kabul etmezdim. Kürt açılımı Alevi açılımı, sanatçı açılımı… Bunları pek samimi bulmuyorum.

TEKEL işçileri burada sadece kendi haklarını aramıyorlar. Bu kararlılık bunu gösteriyor. Bu direniş tüm Türkiye’de hatta dünyada yankı buldu. Çünkü hakları gasp edilen, nasıl hak arayacaklarını bilmeyen milyonlarca insan var. Bu direniş onlar için büyük bir güç, onlar da haklarını aramak istiyorlar. Sanatçılar, aydınlar da buradan güç aldı. Bu güçle belki aydınlar harekete geçerler yeni tepkiler, yeni kazanımlar ortaya çıkar. Ben çok umutluyum.

Mercan Erzincan: Emekten yana insanların Pir Sultan’dan bu yana iktidarla arası iyi olmamıştır. Siyasi iktidarların aynı görüşü paylaşmayan insanlara müsamahalı davranacağına inanmıyorum. Atılan adımları iyi niyetli görmüyorum, samimi bulmuyorum. Burada toplanan bu kadar insanın meselesi halledilmemişken, sanatçı açılımı da, daha önce gündeme getirilenler de bize çözüm üretmeyecek.

Devlet öncelikle kendi sorumluluklarını yerine getirmeli. Sorunları çözmek sanatçıya kalmamalı. Gündeme getirilen açılımlara dair somut hiçbir adım atılmadı. “Acaba bu açılım gündemi ne işe yarıyor?” diye düşünenlerdenim. Bir iyi niyet varsa da ortada; bunu yansıtamadılar. Bu kadar insan iki aydır burada. Şu an Türkiye’nin en önemli gündem maddesinin TEKEL işçilerinin sorunu olduğunu düşünüyorum.

B. Sadık Albayrak: Ankara’da Sakarya’da toplanan direnişteki Tekel işçileri başından beri çok önemli bir mesaj verdiler Başbakan’a. Temel hak ve özgürlüklerini istediler. Üstelik bunu yalnız kendileri için değil bu ülkedeki tüm emekçiler için istediler. Bunu da büyük bir kararlılıkla sürdürüyorlar. Şimdi Başbakan biz buradayken İstanbul’da Dolmabahçe’de sözümona sanatçıları topluyor ve demokratik açılım için destek istiyor. Nasıl bir açılım peki bu? Eğer açılım denilen, halkın hiçbir ayrım gözetmeksizin haklarını sağlamak, temel özgürlüklerini gözetmek ise bunu şu an burada, Sakarya Caddesinde TEKEL işçileri talep etmekte, ilgili ‘açılım’ı asıl burada TEKEL işçileri yapmaktadır.

İstanbul’da Başbakanın yaptığı toplantıda adı geçen açılım, bugüne kadar halkın sorunlarının hem üzerini örten hem de sorunları büyüten bir açılımdır. Buradaki işçiler ülkenin dört bir yanından geldiler, tüm halkı temsil ediyorlar. Ben de bir yazar olarak buraya TEKEL’in açılımını dinlemeye ve paylaşmaya geldim. Halkla bağı olan gerçek bir sanatçının da yeri burasıdır. Ben de bu yüzden buradayım.

Musa Ağacık: Başbakanın ve iktidarın kültürü, siyaseti ve ideolojisi ile etrafına topladığı “sanatçı” kitlesinin birebir örtüştüğünü düşünüyorum. Özellikle 80 sonrası iktidarlarının toplum üzerinde bir yozlaştırıcı, çürütücü silah olarak kullandığı sanatçıları, özellikle de müzik, onların elinde önce hafif arabesk şeklinde gelişti. Halkı uyutan, acındıran, onu düşünüp üretmekten alıkoyan bir kültürdür bu. Bugün de bunun uzantısı olarak AKP’nin sanatçı dediği Seda Sayanlar, İbrahim Tatlısesler oluştu. Bunlara bakarsanız iktidarla büyük bir uyum içinde olduklarını görürsünüz.

Demokratik açılım yapacaklar. Hangi sanatçılarla? Sanatçı bir omurgadır. Halkla birlikte ve halktan beslenir. Oradaki “sanatçı” kitlesi ise iktidardan talimat bekleyen, halktan kopuk bir kitle. Sanatçı diyorsak buraya bakacağız. Sakarya Caddesi’ne, TEKEL direnişine. Madem sanatçı omurgadır, halktan beslenir, o zaman yeri burasıdır.

Hayati Kalınlıoğlu: AKP’nin demokratik açılım dediği, halkı kapsayan değil onu sıkıştıran ve bölen bir açılım. Bunun için de kendi kültürüne uygun kişileri sanatçı adı altında toplamış. Sanatçı halkın içinden gelen, ondan beslenen kişidir. Üretimi halktan alır. Dolayısıyla gerçek sanatçılar buradadır. Bugün, bu gece boyunca TEKEL direnişinde işçilerin arasında, onlarla birlikte mücadele edenlerdir gerçek sanatçılar.

Buğra Varol: Bu ülkede kendine sanatçıyım diyen emekçinin yanında mücadeleye katılandır. İstanbul’da AKP’yle buluşanlar patronların sanatçısı olabilir ancak. Buradakiler ise halkın sanatçılarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder