24 Şubat 2010 Çarşamba

Parola: Alçak, İşareti: Ahmet

Ahmet Altan bir keyifli ki sormayın. Sonunda kurtulduk ya şu ceberrut cumhuriyetten, yerine AKP eliyle özgürlükler dünyasını inşa ettik ya, ölse gam yemezdi hani!
Ahmet Altan, yeni bir ülke, yeni bir cumhuriyet kurulduğu müjdesini verdi gazetesindeki köşesinden. “Tek adam ve tek parti” düzenine son verildiğini açıkladı. Tayyip Erdoğan AKP’sinin iktidarı sayesinde! O adam ve parti başkası olursa, buna diktatörlük denirdi.
Belki iğneden ipliğe dışa bağımlı, işletmelerinin kapısına kilit vurulan, işsizliğin katlanarak arttığı, nüfusunun büyük kısmı açlık sınırında, aracı-tefeci sermayenin palazlandığı düşünülebilirdi ama, gerçek şuydu ki, Türkiye 70 milyonluk bir sanayi toplumuydu. Böyle bir ülke, 15 milyonluk köylü nüfus zamanının diktatörlüğüyle yönetilemezdi. Sanayi zamanının diktatörlüğüne geçiş tamamlanıyordu şükür, tutucular ne derse desin! Üretimi, ihracatı, yeryüzüyle ilişkisi artmış, ekonomisi dünyanın on altıncı ekonomisi olmuş bir ülkeyi generallerle yargıçlar yönetemezdi, ne bilgileri yeterdi buna, ne zamanları. Bu reddedenin kâfir olacağı muazzam atılım tablosunu, ancak AKP gibi ehil bir kadro becerirdi!
Askerî ve hukukî baskılar artık sona eriyor dedi Altan. Kürt, Alevi, solcu, emekçi üzerindeki baskılar! Araya, Sünni ve liberal kesimleri de eklemişti Altan, o tamamdı da, “taş atan çocuk”, kapatılan partiler, iki aydır zulme direnen TEKEL işçisi, zorunlu din dersi gören, aleve atılan Alevi, şiddetin, yasağın, işkencenin gediklisi sol, nasıl oluyor da bu özgürlüğe kavuşmayı alkışlamıyordu, hayret!
“Aklın ve mantığın gereği yerine getirilerek, ‘diktatörlük” olarak dizayn edilmiş bir cumhuriyetten ‘demokratik’ bir cumhuriyete belli bir yumuşaklık ve esneklik içinde geçmeye ‘ordu, yargı’ işbirliğiyle direnmek, sonunda bu değişimin ‘kırılmalarla’ gerçekleşmesine yol açtı” derken de, “günah bizden gitti, güzellikle yaptırmadınız madem” deme hakkına sahiplikle gülümsüyordu Altan.
Şartların değiştiğini bir türlü algılamamanın sonucuydu bu kırılma Altan’a göre. Böyle buyurmuştu ABD, böyle gerektiriyordu bendini aşmış giden kapitalizm. Uymayan, ayıklanırdı. Tıpkı, hâlâ kol emeğiyle geçinmeye çalışanların, “doğa yasaları gereği, tür olarak ortadan kalkmasına üzülmemek lazım” derken anlatmaya çalıştığı gibi…
Bu halkın neredeyse yarısının oyunu almış bir başbakanı, askerleri gece vakti “adi başbakan” diye bağırtarak aşağılamaya çalışan bir ordu, bu halkla uyum içinde olabilir miydi? Olamazdı. Neredeyse yarıdan çoğu bunu yapamazdı. Geçmişti o tek parti diktatörlüğü artık, demokratik sistem, iddianameleri koyuverirdi önünüze. Artık eskimiş hukuk da gık çıkaramazdı. İktidarın ne isterse yapabileceği bir özgürlük rejimi vardı ne de olsa…
Tekrar tekrar söylüyordu Altan huşu içinde, diktatörlük bitmişti, demokrasi gelmişti, ölse gam yemezdi. Darbeciler adaletin önüne çıkarılıyordu, daha ne olsun! Gerçekleşmiş darbelerin sahipleri mi? Ohoo, siz hâlâ oralara mı takılmıştınız…
“Bir zaman sonra herkes değişime alışacak, ülke normalleşecek”, anormallikte direnip alışamayanlar, tarihe darbe yanlısı olarak işlenecek, yok edilecek
Gerçekten, “muhteşem bir dönüşümdü bu”! İnsandan sürüngene geçiş aşaması ne kadar hızlıydı, şaşardınız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder