29 Temmuz 2009 Çarşamba

Karadeniz'de Yaşanan "DOĞAL AFET" Değil, CİNAYETTİR!

* Artvin Şavşat'ta 13 bentten 7'si yıkıldı. Sele kapılan 5 kişi öldü.
* Selde, Ordu Perşembe'de iki kişi, Sinop'ta bir kişi öldü.
* Zonguldak Çaycuma'da sel! Belde ekmeksiz, susuz ve elektriksiz kaldı.
* Bartın 11 yıl sonra yine sular altında...
* Giresun'un yüzde sekseni sular altında kaldı, binin üzerinde araç denize döküldü, bir kişi yaşamını yitirdi.
* Bolu'da Abant yolu göçtü.
* Üç günde selden ölenlerin sayısı 9'a yükseldi.

Karadeniz'de yaşanan "doğal afet" değil cinayettir ve bu cinayetin sorumlusu AKP'dir. Okullarda okutulan coğrafya derslerinde Karadeniz'in her dönem yağış alan bir bölge olduğu anlatılır. Bu sebepten Karadeniz'e aşırı yağış düşmesi şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan bu durumun bilinmesine rağmen yıllardır devlet tarafından hiçbir önlem alınmamasıdır.

Tam tersine, tüm iktidarlar gibi AKP iktidarı da halkın yaşayacağı can ve mal kayıplarını arttıracak Karadeniz sahil yolu gibi uygulamalara imza atmıştır.

Giresun'da 22 Temmuz'da meydana gelen sel afetinde bir kişinin hayatını kaybetmesi bu uygulamaların bir sonucudur. Üstelik Giresun halkı henüz yaralarını saramadan, henüz bir yardım alamadan göz göre göre ikinci bir sel yaşanmıştır. 27 Temmuz akşamı yaşanan afette yüzlerce ev ve işyeri sular altında kalmış, ilçelerle ulaşım kesilmiş, 12 saat aralıksız yağan yağmur sonucunda kentin bütün altyapı sistemi çökmüş; Giresun adeta sular içinde yüzen bir şehre dönüşmüştür.

Öyle ki selin afete dönüşmesinin sorumlularından olan Giresun Belediye Başkanı bile yaşanan durum karşısında acizliğini dile getirmek durumunda kalmış, selin bu kadar büyük zarar vermesinde Karadeniz sahil yolunun şehrin önünde set oluşturarak, yağışlarla gelen suyun tahliyesini engellemesinin de büyük payı olduğunu söyleyebilmiştir.

Rize, Ordu ve Kastamonu'da ev ve işyerleri sular altında kalan ve hiçbir yardım alamayan halk, kendi "kader"ine terk edilmiştir.

Artvin Şavşat'ta dere önlerine DSİ tarafından yaptırılan 13 bentten 7'si göçünce ilçe sular altında kalmış, biri çocuk beş kişi hayatını kaybetmiştir. Bentlerin yıkılma sebebinin ise müteahhidin hırsızlığı olduğu ortaya çıkmıştır.

Sel baskınlarının olduğu bölgelere heyet gönderen AKP ise halkı, bunun 500 yılda bir meydana gelen "felaket" olduğuna inandırmaya çalışıyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan; "bentlerin sağlam olmadığından yıkıldığı" haberlerine kızarak "Hiçbir zaman idare, yürütme bu tür afetlerin karşısında olmazsa olmaz bir çare değildir. ‘Dünyada bunun yeri yoktur' diyemezsiniz. Herkes haddini bilecek. Doğal afetler karşısında yerini bileceksin" diyerek, sorumlulara tepki gösterenlere "haddini" bildirdi.

Yaşananlar, iktidarın yağma ve talan politikasının sonuçlarından başka bir şey değildir. IMF'nin tarımın tasfiyesine yönelik politikalarının ülkemizdeki uygulayıcısı olan ve bunun bir sonucu olarak, bu yıl köylünün fındığını almayacağını açıklayan AKP hükümeti, Karadeniz halkını şimdi de felaket nutuklarıyla uyutmaya çalışıyor.

Geçen haftalarda hükümetin açıkladığı yeni fındık stratejisiyle açlığa sürüklenen Karadeniz halkının fındığı, bir kez de yaşanan sel baskınlarıyla zarar gördü.

Görülüyor ki, yaşanan sel baskınları bir doğal afet değildir. İktidar tarafından göz göre göre cinayet işlenmiştir. Bentlerin göçme nedeni müteahhitlerin deniz kumu kullanması, demirden, çimentodan çalmış olması, yanlış proje hesabı olabilir. Göçme nedeni ne olursa olsun asıl neden sistemin kendisidir. Bir bent, nasıl oluyor da, bu kadar çürük yapılabiliyor? Nasıl oluyor da bunlar denetlenemiyor? Nasıl oluyor da halkın can güvenliği bu kadar alçakça ve namussuzca hiçe sayılabiliyor? Bu soruların cevabını halka değer vermeyen, tek değeri çalıp çırpma olan, tek değeri para olan düzenin kendisinde aramak gerekiyor.

Şimdi soruyoruz bir kez daha: Şavşat'ta, Ordu'da, Giresun'da ölenlerin, halkı mağdur etmenin sorumlusu kimdir?

Yaşadığımız bir felaket değildir! Sorumlu, ne yağmur ne seldir. Sellere karşı önlem almayan, üç günde yıkılan bentleri yapan yağma ve talan düzenidir.

YAŞADIĞIMIZ FELAKET DEĞİL CİNAYETTİR!

2 yorum:

  1. Bu Karadeniz halkı kadar sus pus bir halk dünyada yoktur. Senelerdir bu ülkenin başka köşelerinde olan her yaraya merhem olmaya gönüllü giderler. Kendi dertlerini anlatmak için hiç bir şey yapmazlar. Yazık oluyor Karadenize.
    oBüS

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle iktidarlar suçludur. Ama Karadeniz halkı da yıllardır bu duruma ses çıkarmayıp kendi felaketini hızlandırmaktadır.

    YanıtlaSil