Ülkeye girmeye başlayan şaibeli dövizin kaynağına ilişkin spekülasyonlar arttı. Son olarak İran'dan külçe külçe altın geldiği iddia edildi. Hükümet ve bürokrasi altınları yalanlarken, kayıt dışı döviz girişini açıklayamıyor.
28 Temmuz'da medyaya yansıyan bir haber, Türkiye'ye kayıt dışı döviz girişi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İranlı işadamı İsmail Safarian'ı temsil ettiğini söyleyen avukat Şenol Özel, Safarian'ın ülkeye soktuğu 7,5 milyar dolar para ve 20 ton altının ortadan kaybolduğunu iddia etti. Özel, söz konusu para ve altınların Ankara`da havaalanı yakınlarındaki Gümrük Müfettişliği`ne ait bir depoda olduğunu sandıklarını belirtti.
Hükümet seçim öncesi ekonomik krizin şok etkisi yaratmasını engellemeye çalışmıştı. Bu doğrultuda, yurtdışından kayıt dışı döviz girişini teşvik etmek için Varlık Barışı uygulaması başlattı. İranlı işadamının bu uygulamadan hareketle soktuğu döviz ve altınların kontrolünden çıktığı iddia edilirken, Merkez Bankası ve Gümrük Müfettişliği suçlandı.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, iddiayı yalanlayarak bu kadar parayı ve altını taşımak için en az beş TIR`ın olması gerektiğini vurguladı.
Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ise "İranlı bir iş adamı tarafından, varlık barışı çerçevesinde 7 Ekim 2008`de Türkiye`ye gönderilen 7,5 milyar dolar nakit para ve 20 ton altın cinsi eşyalara, Ankara Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğünce el konulduğu ve Esenboğa civarında bir depoda bekletildiği iddiasının mesnetsiz ve gerçek dışı olduğu" bildirildi.
İddiaya ilişkin her iki kurumdan yapılan açıklamalarda, ülkeye yurtdışından külçelerle altın ve milyarlarca dolar paranın gelip gelmediği teknik olarak açıklanırken, kayıt dışı bir girişin olabileceğine açık kapı bırakılması dikkat çekti.
AKP hükümeti, Kasım 2008-Mart 2009 arasında Varlık Barışı uygulaması doğrultusunda yurtdışı varlıklarını Türkiye'ye herhangi bir sorguya gerek kalmaksızın getirilmesine imkan tanımıştı. Bu dönemden başlayarak Türkiye'ye ödemeler dengesi hesabında net hata noksan kaleminde görülen, 18 milyar dolarlık kaynağı açıklanmayan bir döviz girişi oldu.
"Merkez Bankası esrarengiz sermaye girişine ışık tutmalı"Medyada yer alan haberlerde, soL yazarı Korkut Boratav'ın konuyla ilgili yazılarına sıkça referans verildi.
Boratav, 26 Nisan 2009 tarihli yazısında "Burada önemli olan, 14.9 milyar dolarlık kayıt dışı sermaye girişinin, finansal piyasaların krize sürüklenmesini önlemiş olmasıdır. 1994 ve 2001 krizlerinde olduğu gibi kayıt dışı sermaye hareketleri ‘çıkış’ doğrultusunda, hatta ‘sıfır’ olarak gerçekleşseydi, beş ay içinde finansal piyasalar en azından 14 küsur milyar dolarlık ek döviz talebiyle sarsılacaktı. Döviz fiyatlarındaki tırmanma, Türkiye’yi 2001-benzeri bir finansal krizin eşiğine sürükleyebilecekti. Bu kayıt dışı döviz girişi Türkiye’yi bir finansal krizden kurtarmış olabilir. Ödemeler dengesinin hesabı Merkez Bankası’ndan sorulur. O halde, bu yüksek ve esrarengiz sermaye girişine ışık tutmak da Merkez Bankası’nın görevidir" tespitini yapmış ve Merkez Bankası'nı açıklama yapmaya çağırmıştı.
Şaibeli döviz girişi gündemi sulandırılıyor Esrarengiz döviz girişinin, medyatik bir "gümrük vakası" ile açıklanması ise gündemi manipüle ederek AKP hükümetini rahatlatıyor. Cari işlemler hesabındaki net hata ve noksan kaleminde görünen ölçülemeyen nakit girişlerinin toplamı 18 milyar doları ancak buluyor. Yani bunun tümünün bu tür bir vakadan kaynaklanması çok düşük bir ihtimal.
Aynı dönemde DTH hesaplarının da bozdurularak TL hesaplara dönüştürüldüğü gözlendi. Bu, yastık altı döviz ve altında da bozdurma eğilimi olduğuna işaret ediyor. Ayrıca şirketlerin yurt dışında uzun yıllardır kazandıkları ve Türkiye'de beyan etmedikleri nakit varlıkları, yurt içindeki durgunluk ve finansman krizi yüzünden borçlarını kapatmak amacıyla kayıt dışı yollardan (bavul vb.) ülkeye getirme eğilimi içinde oldukları da biliniyor. Nitekim, Eylül 2008 ile Mart 2009 arasında yerli şirketler ve kişilerin yurtdışındaki banka hesaplarında 7 milyar dolarlık bir azalma görüldü. Bu para büyük ihtimalle Türkiye'ye kayıt dışı yollarla sokuldu.
Bunun dışında AKP'nin imtiyaz sağladığı işadamlarına "yurt dışında paranız varsa getirin sermaye yapın, kaynağını sormayacağız" yollu telkinde bulunduğu ve bu sürecin son aftan çok daha önce başladığı konuşuluyor.
Rakamlar ne diyor?2008 yılı Haziran ayında eksi 8 milyar seviyesinde olan yıllık net hata noksan tutarı, bu yılın Nisan ayında artı 10 milyar dolar seviyesine yaklaşmış ve aradan geçen bu süre içinde yaklaşık 18 milyar dolarlık bir kayıt dışı girişe işaret etmişti. Merkez Bankası ise önceki gün yaptığı açıklamada, bu tutarın yaklaşık 4,4 milyar dolarlık kısmının yurtdışından Türkiye'ye getirilen mevduat olduğunu ve önümüzdeki aylarda bu tutarın net hata noksan kısmından sermaye hareketleri kısmına aktarılacağını açıkladı. Ayrıca kayıt dışı giriş rakamının en yüksek seviyeye döviz kurlarının en hareketli olduğu Ekim ayında çıkması, yastık altı döviz ve altın satışının tetiklendiği tezlerini doğrular nitelikte.
Bununla birlikte Mart ayında yapılan yerel seçim öncesinde ekonomide döviz kıtlığı yaratmak istemeyen AKP'nin çeşitli yöntemlerle para girişini teşvik etmeye çalıştığı biliniyor. Ancak tüm olan bitenin bu tür bir manipülasyonla ya da bir "gümrük vakası"yla açıklanma çabası, ekonomik mantık sınırlarının ötesine geçiyor.
28 Temmuz'da medyaya yansıyan bir haber, Türkiye'ye kayıt dışı döviz girişi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İranlı işadamı İsmail Safarian'ı temsil ettiğini söyleyen avukat Şenol Özel, Safarian'ın ülkeye soktuğu 7,5 milyar dolar para ve 20 ton altının ortadan kaybolduğunu iddia etti. Özel, söz konusu para ve altınların Ankara`da havaalanı yakınlarındaki Gümrük Müfettişliği`ne ait bir depoda olduğunu sandıklarını belirtti.
Hükümet seçim öncesi ekonomik krizin şok etkisi yaratmasını engellemeye çalışmıştı. Bu doğrultuda, yurtdışından kayıt dışı döviz girişini teşvik etmek için Varlık Barışı uygulaması başlattı. İranlı işadamının bu uygulamadan hareketle soktuğu döviz ve altınların kontrolünden çıktığı iddia edilirken, Merkez Bankası ve Gümrük Müfettişliği suçlandı.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, iddiayı yalanlayarak bu kadar parayı ve altını taşımak için en az beş TIR`ın olması gerektiğini vurguladı.
Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ise "İranlı bir iş adamı tarafından, varlık barışı çerçevesinde 7 Ekim 2008`de Türkiye`ye gönderilen 7,5 milyar dolar nakit para ve 20 ton altın cinsi eşyalara, Ankara Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğünce el konulduğu ve Esenboğa civarında bir depoda bekletildiği iddiasının mesnetsiz ve gerçek dışı olduğu" bildirildi.
İddiaya ilişkin her iki kurumdan yapılan açıklamalarda, ülkeye yurtdışından külçelerle altın ve milyarlarca dolar paranın gelip gelmediği teknik olarak açıklanırken, kayıt dışı bir girişin olabileceğine açık kapı bırakılması dikkat çekti.
AKP hükümeti, Kasım 2008-Mart 2009 arasında Varlık Barışı uygulaması doğrultusunda yurtdışı varlıklarını Türkiye'ye herhangi bir sorguya gerek kalmaksızın getirilmesine imkan tanımıştı. Bu dönemden başlayarak Türkiye'ye ödemeler dengesi hesabında net hata noksan kaleminde görülen, 18 milyar dolarlık kaynağı açıklanmayan bir döviz girişi oldu.
"Merkez Bankası esrarengiz sermaye girişine ışık tutmalı"Medyada yer alan haberlerde, soL yazarı Korkut Boratav'ın konuyla ilgili yazılarına sıkça referans verildi.
Boratav, 26 Nisan 2009 tarihli yazısında "Burada önemli olan, 14.9 milyar dolarlık kayıt dışı sermaye girişinin, finansal piyasaların krize sürüklenmesini önlemiş olmasıdır. 1994 ve 2001 krizlerinde olduğu gibi kayıt dışı sermaye hareketleri ‘çıkış’ doğrultusunda, hatta ‘sıfır’ olarak gerçekleşseydi, beş ay içinde finansal piyasalar en azından 14 küsur milyar dolarlık ek döviz talebiyle sarsılacaktı. Döviz fiyatlarındaki tırmanma, Türkiye’yi 2001-benzeri bir finansal krizin eşiğine sürükleyebilecekti. Bu kayıt dışı döviz girişi Türkiye’yi bir finansal krizden kurtarmış olabilir. Ödemeler dengesinin hesabı Merkez Bankası’ndan sorulur. O halde, bu yüksek ve esrarengiz sermaye girişine ışık tutmak da Merkez Bankası’nın görevidir" tespitini yapmış ve Merkez Bankası'nı açıklama yapmaya çağırmıştı.
Şaibeli döviz girişi gündemi sulandırılıyor Esrarengiz döviz girişinin, medyatik bir "gümrük vakası" ile açıklanması ise gündemi manipüle ederek AKP hükümetini rahatlatıyor. Cari işlemler hesabındaki net hata ve noksan kaleminde görünen ölçülemeyen nakit girişlerinin toplamı 18 milyar doları ancak buluyor. Yani bunun tümünün bu tür bir vakadan kaynaklanması çok düşük bir ihtimal.
Aynı dönemde DTH hesaplarının da bozdurularak TL hesaplara dönüştürüldüğü gözlendi. Bu, yastık altı döviz ve altında da bozdurma eğilimi olduğuna işaret ediyor. Ayrıca şirketlerin yurt dışında uzun yıllardır kazandıkları ve Türkiye'de beyan etmedikleri nakit varlıkları, yurt içindeki durgunluk ve finansman krizi yüzünden borçlarını kapatmak amacıyla kayıt dışı yollardan (bavul vb.) ülkeye getirme eğilimi içinde oldukları da biliniyor. Nitekim, Eylül 2008 ile Mart 2009 arasında yerli şirketler ve kişilerin yurtdışındaki banka hesaplarında 7 milyar dolarlık bir azalma görüldü. Bu para büyük ihtimalle Türkiye'ye kayıt dışı yollarla sokuldu.
Bunun dışında AKP'nin imtiyaz sağladığı işadamlarına "yurt dışında paranız varsa getirin sermaye yapın, kaynağını sormayacağız" yollu telkinde bulunduğu ve bu sürecin son aftan çok daha önce başladığı konuşuluyor.
Rakamlar ne diyor?2008 yılı Haziran ayında eksi 8 milyar seviyesinde olan yıllık net hata noksan tutarı, bu yılın Nisan ayında artı 10 milyar dolar seviyesine yaklaşmış ve aradan geçen bu süre içinde yaklaşık 18 milyar dolarlık bir kayıt dışı girişe işaret etmişti. Merkez Bankası ise önceki gün yaptığı açıklamada, bu tutarın yaklaşık 4,4 milyar dolarlık kısmının yurtdışından Türkiye'ye getirilen mevduat olduğunu ve önümüzdeki aylarda bu tutarın net hata noksan kısmından sermaye hareketleri kısmına aktarılacağını açıkladı. Ayrıca kayıt dışı giriş rakamının en yüksek seviyeye döviz kurlarının en hareketli olduğu Ekim ayında çıkması, yastık altı döviz ve altın satışının tetiklendiği tezlerini doğrular nitelikte.
Bununla birlikte Mart ayında yapılan yerel seçim öncesinde ekonomide döviz kıtlığı yaratmak istemeyen AKP'nin çeşitli yöntemlerle para girişini teşvik etmeye çalıştığı biliniyor. Ancak tüm olan bitenin bu tür bir manipülasyonla ya da bir "gümrük vakası"yla açıklanma çabası, ekonomik mantık sınırlarının ötesine geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder