1 Şubat 2011 Salı

Babama söyle ağlamasın!

Kaypakkaya: Babama söyle ağlamasın!

İbrahim Kaypakkaya’yı övmek mi?

Buna gereksinimi mi var?

Pınar Sağ ve Mehmet Özcan, İbrahim Kaypakkaya’yı övmekten ceza alınca yıllar önce Diyarbakır’da dinlediğim bir anı zihnimde canlandı:

Yıl 1999…

CHP Genel başkan yardımcısı olarak Diyarbakır’da bölge il başkanları ile CHP il binasında toplantı yaptık.  Bir dinlenme anında partilimiz Zülfikar Yıldız yanıma geldi. “ Siz Alevi misiniz?” diye sordu. Şaşırmadım çünkü ‘Madımak Yangını’ sonrası bu tür sorular sıkça sorulmaya başlamıştı. Aleviyim dedim.

“Size bir şey anlatacağım.”

Buyurun, sizi dinliyorum:

“ Ben yıllar önce Diyarbakır Devlet hastanesinde sağlıkçıydım. Bir gün Tunceli bölgesindeki çatışmada yaralı birini getirdiler. Çok ağır yaralıydı. Hastanedeki karyolasında yatarken, ayaklarından zincire vurdular. Çok ağır yaralıydı, çok. Ona bakmaya başladım. Fakat ne yiyor ne içiyor. Doktorlara talimat vermişler konuşturulması için çabucak iyileştirilecek. Ben çok üzülüyorum. Yaralı genç arada bir gözünü açıyor etrafa bakıyor kimse yoksa sessizce bana, “üzülme, benimle de ilgilenme” diyor. Sonra bir gün Çorum’dan babası geldi. Görüştürmüyorlar. Nasıl olduysa beni buldu, oğlunu sordu. Oğluna selam söyledi. Yaralı gence gidip gizlice babasının geldiğini ve hastanenin önünde perişan olduğunu, ağladığını söyledim. O yaralı genç birden yatakta hareketlendi ve gözlerini açtı.

 “ Git babama söyle sakın ağlamasın! İşte o zaman ben ölürüm. Sende bana ilgi gösterme! Seni işten atarlar.”

Babasıyla gizli gizli konuştuk. Çorumlu olduklarını, oğlunun adının İbrahim olduğunu ve Alevi olduklarını söyledi. İnanın ben o zamana kadar Alevi nedir? Kimdir? Bilmiyordum.

Yaralı genç hastanede yattığı günlerde sıkça komutanlar gelip bakıyor ve çabuk iyileştirilmesini istiyorlar, konuşturmaya çalışıyorlar fakat o ağzını açmadı. Bir gün baktım alıp götürmüşler. Oysa daha iyileşmemişti. Günler sonra da babası gelip cenazesini aldı. Parça parça oğlunu tabuta koyup götürdü…

Ben böyle yiğit bir adam görmedim. Ne diyeyim sana ne anlatayım ki işte o günden sonra bir yiğit görsem Alevi mi diye soruyorum ve Alevileri seviyorum. Konuşması boyunca ‘Eyy vah eyy’ diye iç geçirmeleri hiç bitmedi. Dikkat ettim de siyasi konuları konuşurken yüksek olan ses tonu İbrahim Kaypakkaya’yı anlatırken çok yüksek değildi hatta kulağımı yakınlaştırarak anısını dinledim.

* * *

Bakın sanatçı Pınar Sağ neler söylüyor: “Onun adıyla yargılanmak bir onurdur.  1973’te Diyarbakır Cezaevinde katledilerek öldürülmüş ve yargı önüne çıkartılmamıştır. Daha adına suçlu denmemiş, ispatı yapılmamıştır.”

Pınar Sağ ve “ Seni seviyorum Kaypakkaya” diye şiir yazan Mehmet Özcan’a destek selamlarımı yolluyorum.

Hani bir zamanlar bu ülkenin cumhurbaşkanı “ Bana sağcılar cinayet işliyor, dedirtemezsiniz” dedi ya bana da solcular kötü dedirtemezsiniz.

Bu ülkede bir dolu olay yaşandı. Darbeler sırasında, arasında, sonrasında insanlar üzerinden tanklar, dozerler, panzerler geçti. İnanın bu ülkede vicdanı olan tek kesim solculardır. Solcular bugün yaşayan değerlerine karşı yanlışlar yapsalar da mücadelede yitirilen liderlerine söz söyletmezler.

Nasıl Mahir’e, Deniz’e, İbrahim’e, Sinan’a söz söylesinler. Söz söylenir mi? Söylenebilir mi? Söylenecek ne var ki? Sadece mücadeleleri önünde saygıyla eğilir insan. Övmek mi? Övgüye gereksinimleri mi var?

Onlar bizim yolumuza ışık düşürenlerdir…

IŞIKLAR İÇİNDE YATSINLAR.
 
 
www.birgun.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder