15 Kasım 2010 Pazartesi

Mustafa Kemal'i Tel Aviv maçında neden oynattılar?

İsrail Futbol Federasyonu'nun resmi sitesinde yayınlanan makale, sadece Mustafa Kemal'in 1915 yılında Filistin'de maça çıktığına yönelik iddiaları nedeniyle tartışıldı. Oysa ki aynı makalede İsrail devleti kadimleştiriliyor.
İsrail Futbol Federasyonu'nun resmi sitesinde yer alan bir makalede Mustafa Kemal'in 1915 yılında Osmanlı padişahının izniyle yapılan Maccabi Tel Aviv maçında oynadığı, Osmanlı takımının beraberlik golünü de bizzat kendisinin attığı iddia edildi.
Federasyonun resmi sitesindeki makaleye göre, 1906 yılının sonlarına doğru o dönem Filistin'in en önemli limanlarından Yafo'ya gelen bir gemiden inen Mustafa Kemal'in dikkatini futbol oynayan gençler çekiyor. Osmanlı Devleti'nin resmi politikası Filistin topraklarındaki siyonist yerleşimlere karşı olduğu halde, iddiaya göre Mustafa Kemal, padişahtan izin alarak siyonist liderlerin gençlere futbol ve Siyonist düşünceyi aşılamak için kurduğu Maccabi Tel Aviv ile bir maç yapıyor.
Makalenin dikkat çeken bir diğer yanı ise, aynı gençlerin daha sonra Osmanlı saflarında İngilizlere karşı savaştığı. Makalede birçok Yahudi gencin İngilizlere karşı Osmanlı ile omuz omuza savaştığı ve bu uğurda yaşamlarını yitirdiği iddia edilerek "ne diyelim vatanlarımız sağolsun" ifadesine yer veriliyor.
Mustafa Kemal o dönemde neredeydi?
Türkiye'de gazeteler söz konusu makaleye yoğun ilgi gösterdiler ancak sadece Mustafa Kemal'in o dönemde Filistin'de bulunmasının imkansız olduğu, böyle bir maça çıktığı iddialarının hayal ürünü olduğu yorumları yapıldı. Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan tarihçiler de benzer görüşler ifade ediyor.

Tarihçi Halaçoğlu, "Bu tarihte böyle bir şeyin olma ihtimali yok. Bu iddiayı atanların hayal güçleri iyi ancak tarih bilgileri ise çok kötü” derken; Berktay, "18 Mart 1915’te denizden ilk zorlama girişimi oluyor. 6 Ocak 1916’ya kadar abluka kesintisiz devam ediyor. Bu şartlar altında başını kaşıyacak vakti olmayan Atatürk’ün bugünkü İsrail topraklarında futbol oynadığını iddia etmek bildiğimiz tarih ile çelişiyor. Olacak şey değil, bu iddiayı duyunca çok çok şaşırdım” diyor.
İsrail laik Türklere mi oynuyor?
İsrail özellikle AKP hükümetiyle başlayan ikili ilişkilerdeki gerilimi Türkiye'de "İslamcıların iktidara gelmesi" ile gerekçelendiriyor. Bir süredir Türkiye'deki laik kesime göz kırpan İsrail, sorunun nedeni İsrail'in politikaları değil, AKP'nin "Mustafa Kemal'in lailk Türkiyesini değiştirmesi" olarak gösteriyor. Bu açıdan makalede Mustafa Kemal'in siyonistlere sempati duyduğunu mesajının dolaylı olarak verilmesi şaşırtıcı değil.

Siyonizmin tarihi
Makalenin tartışılmayan ancak daha önemli boyutu ise İsrail devletini kadim gösterme çabası. İsrail 1948'de kurulmuş olduğu halde, makalede bu tarihten önce "Filistin" olarak adlandırılan bölgeden "İsrail toprakları" olarak bahsediliyor. Öte yandan "vatanlarımız sağolsun" sözüyle yine Filistin'deki Yahudilerin o dönemde bile bir Yahudi devleti arzuladıkları iddiası mevcut ancak Siyonizmin tarihi bu iddiayla çelişiyor.

Siyonizmin anlamı tarih boyunca sürekli olarak değişti ve makalede iddia edildiği gibi 1900'lü yılların başında Filistin'deki Yahudiler yaşadıkları topraklarda bir devlet kurma arzusuyla harekete geçmediler. Bölge Yahudiler tarafından "Sion" olarak adlandırılıyordu.
Avrupa'da bulunan Yahudiler ise tarih boyunca dışlanmış, katliamlara uğramış ve bulundukları ülkelerdeki işçi sınıfının en yoksul kesimlerini oluşturuyordu. Bu nedenle Avrupa'da faşizmin yükselişine kadar, Yahudi işçiler bulundukları ülkelerdeki işçi sınıfının çoğunlukla örgütlü, sosyalist ve öncü kesimi oldular.
Siyonizmin siyasi bir proje olması ve bir Yahudi devleti arayışı da özellikle bulundukları ülkelerde yatırımları kısıtlanan Yahudi sermayedarların arayışlarıyla örtüştü. 1897'de Avusturyalı Yahudi Gazeteci Theodor Herzl'in önderliğinde Basel'de toplanan ilk siyonist kongrede "Yahudi devleti" bir amaç olarak tanımlandı ancak bu dönemde bile Yahudi devletinin Filistin'de kurulmasından bahsedilmiyordu. Kongrenin bu amaca yönelik olarak Yahudilere yaptığı çağrı en çok Yahudi sermayedarlar tarafından desteklendi. Bu nedenle bir devletin kurulması için toprak satın alınması, buraya yapılacak göç ve yerleşimlerin finansmanı için banka kuruldu.
Yinede Avrupa'daki Yahudilerin temel eğilimi, bulundukları ülkelerdeki baskıcı rejimleri değiştirmekti. Bu nedenle Yahudilerin esas eğilimi siyonizmden çok sosyalizm oldu.
1917 yılında İngiltere Balfor Deklerasyonu'nu ilan ederek, "topraksız bir halka, halksız bir toprak vermek" iddiasıyla, Yahudilerin Filistin'e yerleştirilmesine izin verdi. Siyonistlerin Filistin'de bir Yahudi devleti talebi de bu dönemlerde belirginleşti. İngiltere'nin Yahudilere Filistin topraklarını vaat etmesinin temelinde iki neden yatıyordu. Birincisi, ABD'deki güçlü Yahudi lobisinin desteğini alarak bu ülkeyi Birinci Dünya Savaşı'na sokmak; ikincisi ise, Yahudilerin kaderini değiştiren, onları dışlanmış bir topluluk olmaktan çıkaran Bolşevik devrimine yönelik artan sempatiyi kırmak.
Bu tarihten itibaren Yahudiler'in Filistin'e göçünde ciddi bir artış yaşandı ancak 1948'e kadar İsrail devleti için çalışan kesim, bu topraklarda yüzyıllardır yaşayan Yahudiler olmadı. Bu görüş özellikle göçmen Yahudiler arasında yaygınlık kazandı ve Filistinlileri topraklarından kovmak ve İngiliz sömürgeciliğini kovmak gibi amaçları olan Yahudi terör örgütleri bu göçmenlerden oluştu. Örneğin ünlü bir Yahudi terörist olan Eitan Livni (İsrail eski Dışişleri Bakanı Tzipi Livni'nin babası) Polonya doğumlu bir Yahudiydi ve Filistin'e 1925'te gelmişti. Eitan Livni'nin de üyesi olduğu Irgun Filistinlilere yönelik katliamlarıyla gündeme gelen bir örgüttü ve yöneticileri Filistin'e 1917 sonrasında gelmişti.

http://haber.sol.org.tr den alınmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder